Elif

Karanlık güçler bunlar. Binlerce yıl bu toprakları yaşanır kılan zeytinlikleri kesip villa yapılmasına sebep olanlar.
Sayfa 231 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
Reklam
Peki, nedir bu karanlık güçler? Yeraltı dünyası, soyguncu çeteleri, cinayet şebekeleri, işkence ekipleri mi? Hayır, bunlar karanlık güçlerin sadece bazı belirtileri, tezahürü veya buz dağının su üzerinde kalan kısmıdır. Asıl karanlık güçler bizim bizzat kendi içimizde, niyetlerimizdeki bozuklukta ve dünyaya bakışımızdaki, dünyaya bağlanışımızdaki pisliktedir.
Sayfa 230 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
İşe yedeğinde hiçbir güvence taşımadan girişen ve haklılığını yalnız kendinin tanıyabildiği hak kavramında arayan kişi, bir bakıma cehennemlik olma tehlikesini göze alarak cenneti arzular konumdadır.
Sayfa 225 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eski çağlarda kimileri “yoksulluk özgürlüktür” der ve görüşünü şöyle izah ederdi: “Bir ülke düşman işgaline uğradığında yoksullar kaçıp canlarını kurtarır, böylece köle olmaktan da kurtulurlar. Oysa zenginler yüklerini korumak istediklerinden, bağlarının, bahçelerinin başında kalırlar ve işgalciler tarafından köleleştirilirler.
Sayfa 220 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
Her namaz kılan ezeli ve ebedi gerçekliğin tek mümkün ifadesine ulaşan davranışı göstermiş oluyor. Her oruç tutan yaratılmış yaratıkların tek mümkün konumunun ne olduğunu belirtmiş oluyor. Her zekat veren dünya hapishanesinden kurtuluşun tek mümkün yolunu genişletiyor. Her kelime-i şahadet getiren alfa ve omega arasındaki, ilk ve son arasındaki hakikati ikrar ediyor.
Sayfa 188 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
Reklam
Biz Müslümanlar yerküre üzerinde insan oluşun tek gerekçesiyiz. İnsanlığın bir parçası değiliz. İnsanlığın mihveriyiz. Kâbe yalnızca dünyanın değil, kainatın merkezidir.
Sayfa 188 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
Bir ülke topraklarının çölleşmesine, eğitim kurumlarının sefaletine bir çare bulamıyor, daha korkuncu, çare aramıyorsa o ülkenin dünya siyaseti muvacehesinde “irade” sahibi olduğunu, olabileceğini söylemek saçmadır.
Sayfa 182 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
Dost bildiklerimize pratik çareler öneriyoruz. Onlara hakkı ve sabrı tavsiye etmiyoruz. Çünkü dostlarımız bizden pratik çareler bekliyor ve nedense sabrı arttıracak, hakkın yolunu genişletecek bilgiye sahipmiş gibi davranıyorlar.
Sayfa 178 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
Biz kendi felaketimizi üretiyoruz.
Sayfa 177 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
Çinli bir köylünün oğlu doğunca komşular babayı tebrik için bebeğin başına toplanmış. Hepsi sevinçle “Ne iyi oldu!” demişler. Oğlu doğan köylü bu taşkın memnuniyet sözlerine “Daha belli değil.” diyerek cevap vermiş. Çocuk yedi yaşına geldiği zaman ağaçtan düşmüş ve bacağını sakatlamış. Bunun üzerine yine köylüler baş sağlığı dilemek için eve gelip çocuğun çevresini almışlar ve çok üzüntülü bir ifadeyle “Ne kötü oldu!” demişlerdir. Oğlunun bacağı sakatlanan köylü komşularının taşkın memnuniyetsizlik sözlerine “Daha belli değil!” diyerek cevap vermiş. Yıllar sonra köye asker toplama memurları gelmiş. Sözünü ettiğimiz köylünün oğlunun ayağının sakat olduğunu fark edince onu askerlikten muaf tutmuşlar. Bunun üzerine komşular gözün aydın demek için tekrar köylünün evine doluşmuş, gencin askere alınmayışına çok sevinerek babasına “Ne iyi oldu!” demişler. Sakat bacaklı gencin babası önceki cevabını tekrarlamış “Daha belli değil!”
Sayfa 173 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
Reklam
Horozu çok olan köyün sabahı geç olur.
Sayfa 169 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
Kendi başına bir şey yapamıyorsan başkasıyla hiçbir şey yapamazsın. Herkes başkasını yetiştirmeye kalkışmak yerine, kendi sorumluluğunu yüklensin.
Sayfa 159 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
Asıl noksanımız, noksanlığımızı kavrayamamaktan doğuyor.
Sayfa 156 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
Unumuz, pekmezimiz, yağımız var diyoruz, yine de bir türlü helvayı yapamıyoruz. Neden? Çünkü gücümüz neredeyse, zaafımız da orada beliriveriyor. Yani unumuz, pekmezimiz, yağımız olduğu için helvayı yapamıyoruz. Bu üçünden biri noksan olsaydı, belki helvayı yapmamız daha kolaylaşacaktı. Nasıl mı? Eksik olan unsuru elde etmek için girişeceğimiz çabayı daha ileri götürerek helva yapımına girişecektik. Oysa bunlarla helva yapabileceğimizi aklımız kestiğinden ya başka seçenekleri göz önüne alıyor ya da unu, pekmezi, yağı tek başlarına değerlendirmeyi düşünüyoruz. Kısacası, gücümüz zaafımızı da doğuruyor.
Sayfa 156 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
Eğer katıksız Türkçe konuşacağım diye tutturursanız “hiçbir şey” diyemezsiniz. Çünkü “hiç” Farsça, “şey” Arapçadır.
Sayfa 155 - TİYO Yayıncılık, 11. BaskıKitabı okuyor
4.882 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.