Bazen bir kova sabunlu su alıp sokakları, meydanları, devlet binalarını, bilhassa TBMM çatısı altında kavga edenleri ve hatta eli değmişken, elâlemin kem dilini yıkamak geliyordu içinden.
şu dedikodu müessesesini günahtan saymasalar isabet olurdu.
Reklam
hayat ya da kimilerine göre kader, hani tüm olmuş ve olacakların önceden yazıldığı söylenen o levhimahfuz onu vahim hatalar işlemekten esirgemişti.
Bir zamanlar, “Müslüman coğrafyanın en Batılılaşmış, demokrat ve laik ülke modeli” olacağı zannedilen Türkiye, en nihayetinde, gerçekleşmemiş potansiyeller diyan değil miydi?
Hiç kimse, en aklıselim görünenler dahi, delilikten muaf değildi.
Şu dünyada en munis ve en cici bici kadınların bile zorda kaldıklarında küplere binip, fırtınalar estirebileceklerini tecrübeyle öğrenmişti.
Reklam
İnsan hep bir şeyler öğreniyordu başkalarından.
Galiba Rab rengârenk, binlerce parçası var. Kimine sorsan, sevgi, merhamet, rahman dolu; kimine sorsan öfkeli, mesafeli, kahredici. Bence Tanrı bir Lego seti. Herkes kendine göre inşa ediyor sanki.
Yaz ve sil. İnanç ve şüphe. Cevaplar ve sorular. Hem bilgiyi önemse, hem bildiklerini sorgula. Asla bir yere demir atma. Adresin değil, sadece ayak izlerin olsun bu dünyada. Ne demiş İbn Arabi? Bizimkisi “aşk kervanı”; o kervan ne yöne giderse biz de peşinden. Yerleşme, kök salma, oldum ya da buldum sanma. Hiçbir gettoya, kolektif kimliğe, cemaate, cemiyete, aşirete ait olma. Hepsi yanıltır, şaşırtır. Sen yalnız ol. Bir başına. Varmak değil, gitmek. Sadece gitmek...
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.