''Aşırı uçlar, ardında yaşamın sona erdiği sınırlar demektir ve sanatta da politikada da, aşırılığa duyulan tutku, ölüme duyulan örtük bir özlemdir aslında.''
''Istırap karşılığında kazanılan şeylerle kıyaslandığında, şu andaki mutluluk çok sefil kalır. Ve tabii ki istikrar, istikrarsızlık kadar gösterişli değildir. Mutlulukta, şanssızlığa karşı verilen mücadelenin ihtişamlarından hiçbiri yoktur. Günahla mücadelenin veya ihtiras ya da şüphe nedeniyle ölümüne altüst oluşların görkemini bulamazsınız mutlulukta. Mutluluğun yüce bir yanı yoktur.''
''Aramak, bir amacı olmak demektir. Bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak. Sen , ey saygıdeğer kişi, belki gerçekten arayan birisin, çünkü amacının peşinde koştuğundan hemen gözünün önündeki bazı şeyleri görmüyorsun.''
Açlığı gerçekten tatmadan ana karakterin bu kitapta yaşadıklarını empati etmek gerçekten çok zor. Bu kadar aç olmasına rağmen onurlu bir insan olarak yaşamaya çabalaması takdire şayan. Bunun dışında kasaptaki artık kemiği alıp onu yemeye çalışması ne kada çaresiz bir durumda olduğını gösteriyor. Bu kısım gerçekten insanın içine dokunuyor. Çünkü kasaptan kemiği isterken bile köpeği için aldığını söylüyor, kendini kötü durumda göstermemek için. Sonra bu kemiği yemeye çalışıp başaramıyor, ağlıyor, inliyor, Tanrıya şikayet ediyor, ona meydan okuyor. Oysa yapmak istediği sadece yaşayabileceği bir çatı, yemek ve yazarak hayatını sürdürebilmesi için kağıt ve kalem. Onurlu bir yazar olabilme yolunda başarısız olan bir adamın acıklı bir öyküsüydü okuduğum. Fakat kitapta karakterin aç oluşunun tanımlanması, yaşadıkları çok yavaş ilerliyordu ve bazı yerlerde aynı şeyler sürekli betimlendiği için sıkıldığımı söyleyebilirim. Bunun dışında, yazarın yaşadıklarının gerçekten insanın içini acıtmasına rağmen kitabı tatmin edici bulamadım.
Bu kadar kısa bir kitapta bu kadar derin düşüncelerin anlatılması beni gerçekten çok etkiledi. Siddhartha, öğretmenlerinin verdiği öğütlerle gerçek bilgeliğe ulaşılamayacağının çok önce farkına vardı ve kendi yolunu çizdi. Govinda ise öğütlerin onu bilgeliğe ulaştırabileceğini düşünüp tüm hayatını arayarak geçirdi ve aramaları sonuçsuz kaldı.
Bu kitapta 2 farklı, birbiriyle taban tabana zıt düzen söz konusu: modern ve ilkel vahşi ayrıbölgesi. Modern dünyada herkes şartlandırıldığı sınıftan memnun.Hiç kimse mutsuz olmuyor, yalnız kalmıyorlar ve somaları var. Burada düşünülmesi gereken şey: aslında biz de her ne kadar bu kitaptaki kadar olmasa da çevremizdeki çeşitli toplumsal ve