Kırılmak; insan, her şeye ve herkese kırılabiliyor. Kin tutmak değil bu, bir kırgınlık. Kötü insanlar kırgınlık duymaz, kin tutar. Ancak iyi insanların harcıdır kırgınlık. Ne anlatarak geçer ne affederek ne de affedilerek. O kalp kırılmıştır bir kere. O yara orada hep duracaktır. İç çeker çeker durursun. Sonra bir sigara denize karşı. Hiçbir şeyin
Otuz yaşındaydım. Ama kırk yaşında, elli yaşında da olsan annen hayattaysa ona hep ihtiyaç duyuyorsun. Annen yaşadığı sürece elini ona doğru uzatıyorsun, tutmak istiyorsun.
İlk kez
Gördüm seni,
Sesini duydum,
Kokunu aldım
Gülmelerini izledim,
Saçlarını rengi değişmişti ve çok yakışmıştı,
Gözlerin yine en güzel rengindeydi büyülü gibi biraz mahmur, biraz yorgun ama rengi en sevdiğim renkti
Ve ben sanki ilk kez vurulmuş gibiydim sana.
İçim titriyordu karşında, sesim kısılıyordu, yüreğim koşup sarılmak istedi, diz çökmek karşında, tutmak elini tüm imkansızlıklara rağmen elini tutmak..
Söz verdim sana ağlamayacağıma dair ama karşımda görünce seni gözlerim doldu özür dilerim uzun bir aradan sonra ilk kez kavuşmuştum varlığına.
Bir başkası gibiyimdim belki senin için, belki bir yabancıyım senin için bu dünyada, bir başkası var kalbinde belki, belki hiç uğramadım kalbinin kapılarına ama ne olursa olsun uzun bir aradan sonra VARLIĞIN RUH KATTI BU DEĞERSİZ BEDENİME
Senden sonra çok yağmur yağdı.
Çok insanlar geldi, anlatıp gittiler. Bir tarafımda eksik bir şeyler, her sızıda varlığını duyurdu. Senden sonra ruhum hep aksayarak yürüdü. Bu gurbetin bir gün biteceği hakikati içime ağır bir taş gibi çöreklenip kaldı. Hayatın daimi bir daüssıla, sevmenin özlemek olduğu bilinci ruhuma otağ kurdu.
Senden sonra ağız
“ Birinin yanına oturup sevgi ile elini tutmak; kendini sıkıp farklı olmaya çalışmamak; aynı şeyleri hissedip aynı görüşte olduğunu belirtmek; sunulan sevgi ve yakınlığı utanmadan severek kabullenmek ve içten gelen duygularını ortaya koymaktan kaçınmamak..!”
"O kapıdan girer girmez göz göze geldik Baharımla. İçim ısındı. Mehmet amcanı dürtecektim ki baktım o da Bahara bakıyor. Adı da neymiş bil? Ayşe. Anladım ki bizim kaderimiz o. Bizim kızımız o. Bahar koyduk ikinci adını. Baharımız. Kıştan sonra gelen bahar gibi ısıttı bizi. İkinci Baharı yaşattı ömrümüze. Çok yakıştı bu isim ona," dedi Mehmet amcaya dönüp gülümseyerek. Masadaki elini tutmak için uzandı.
"Bakma ağladığımıza, o böyle neşe içinde geliyor, öpüyor ya bizi anne baba diye. Biz böyle dayanamaz ağlarız."
İnsan, kendisini anlayan birinin yanında kıymetlidir. Sevgi, iki insan yalnızca birbirini anlayabildiği müddetce olacaktır. Siz söylemeden size anlatan cümleler kuran, elini tutmak isteyip, henüz siz uzatmadan tutabilen biri olmalı. Uzun uzun konuşmak değil mesele. Sizi anlayan olduğunda anlatmak dahi istemiyorsunuz, yalnızca göğsüne uzanıp saatlerce dinlenmek istiyorsunuz.
Bütün gün öyle oturmak ve onu seyretmek, odanın loşluğunda belki bir an elini tutmak ve "sadece ikimiz" diye düşler kurmak... Gönlü bunu arzulamaktan vazgeçmiyordu. Günler böyle sürüp gidiyordu. Her sabah güneşin yeni doğuşuyla yeni düşler kuruyor, fakat gün bitip yatağa girerken yine aynı hüznü yaşıyordu.
Kendini arındırmadan, ne istediğini düşünmeden, neye ihtiyacın olduğunu düşünmeden “Yeter ki biri olsun!” diyorsun. Belki elini tutmak, belki sarılıp yatmak, cinsellik yaşamak, belki kendinden kaçmak için..