Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İlk insan?
İnsan evrimindeki ilk anatomik dönüşüm, kuskusuz iki ayak üzerinde durmak ve yürümektir. İnsan insan yapan ikinci kilit uyarlanma, son 2,5 milyon yıl süresince kademeli olarak beyin büyüklüğünün artmasıdır. (…) Beynin büyümesin ve ellerin serbest kalması yaklaşık 2 milyon yıl önce doğadaki cisimleri alet olarak kullanmak üzere yeni bir adaptif dönüşümün kapılarını aralamıştır. Bu türün bireyleri çakıl taşlarını birbirine sürterek keskin ve sivri uçlu tas aletler yapmış, vahşi etçiller tarafından öldürülen hayvanların leşlerini parçalara ayırmış, lezzetli ve besleyici yağı ve iliği çıkarmak için kullanmıştır. "İlk insan" olarak anılmayı hak eden bu türe Homo habilis diyoruz. Tam da burada insan evrimi tartışmalarında sıkça yapılan bir hataya düşüyoruz. Aslında "ilk insan" ya da "ilk" Homo habilis diyebileceğimiz bir canlı hiçbir zaman olmamıştır. Hiçbir cinsin ya da türün ilk temsilcisi ya da ilk numunesi yoktur. Hiçbir anne kendinden farklı bir türe dâhil olabilecek yavru dünyaya getiremez; türler kesintisiz ve süreklidir. 3,5 milyar yıllık evrim tarihi boyunca yaşamış her canlıya ait fosil numeneler elimizde olsaydı bu kesintisiz süreklik içinde canlılara cins ya da tür ad vermemiz neredeyse imkânsız olurdu. İnsan evrimi dâhilinde cins ve tür ismi verdiğimiz numunelerin hepsi bu süreklilik içindeki rastgele bir ara basamaktan başka bir şey değildir. Sorunun ana kaynağı (…) biz insanların her şeyi isimlendirme ve kategorilere ayırma saplantımızdır.
İnsanın evriminin öyküsü, “insanın organik evrimi”, “insanın toplumsal evrimi" ve "insanın kültürel evrimi" olarak üç başlık altında verilebilir. Toplumsal ve kültürel evrim, öteki hayvanların (organik) evriminden farklı, insan hayvanına özgü bir gelişmedir. Bununla birlikte, toplumsal ve kültürel evrim (örneğin kollar ile bacakların dikilme yolunda farklılaşmasında, ellerin oluşmasında, beynin bozmaddesinin simgesel araçlar üretebilecek yönde gelişmesinde gözlemlenebileceği gibi) organik evrimin temelleri üzerinde yükselmiştir.
Reklam
Kültürel Evrim
İnsan türü, oluştuğu günden bugüne biyolojik evriminin yanı sıra kültürel olarak da evrim geçirmiştir. İnsanların yaşama ve üretme biçimleri birçok değişikliğe uğramış, bunlar da toplum yapısını değiştirmiştir. İnsanı, hayvanlardan ayıran özelliği, emek bilinciyle üretim yapmasıdır. Bu nedenle insanların kültürel evrimi üretim ve onun biçimlerine dayanır. Dik yürüyüş ve ellerin kullanılmaya başlanması, insan toplumunu kültürel olarak büyük oranda etkilemiştir. Kültürel evrim açısından önemli olan başka bir unsur ise heceli dilin gelişmesi olmuştur. Dil, insanların ilkel komünal toplumda birlikte yaşaması ve çalışması ile birlikte ortaya çıkmış ve gelişmiştir. İlkel komünal toplumda insanlar çok uzun süre avcılık ve toplayıcılık yaparak yaşadılar. Bu süreçte insanlar hayatta kalmak amacıyla ortak bir şekilde buldukları yemekleri tüketiyordu çünkü bu dönemde komünden eksilen her insan komünün toplam gücünü zayıflatacağından dolayı komündeki tüm bireylerin hayatta kalma ihtimalini düşürüyordu. Büyük canlılara karşı savunma yapmak ve onları avlamak, ancak bir arada durmakla gerçekleşebilirdi.
İnsanın evriminin öyküsü, "insanın organik evrimi", "insanın top­lumsal evrimi" ve "insanın kültürel evrimi'' üç başlıkta verilebilir. Toplumsal ve kültürel evrim, öteki hayvanların (organik) ev­riminden farklı, insan hayvanına özgü bir gelişmedir. Bununla birlikte, toplumsal ve kültürel evrim (örnegin kollar ile hacakların dikilme yo­lunda farklılaşmasında, ellerin oluşmasında, beynin bozmaddesinin sim­gesel araçlar üretebilecek yönde gelişmesinde gözlemlenebilecegi gibi) organik evrimin temelleri üzerinde yükselmiştir.
Canlılar serisinin en yukarı basamağında bulunan insan cinsinin iki anlayışı ile karşılaşıyoruz. Birine göre insanın esaslı rolü faaliyet yapıcılık. yapıcı insan (homo faber) kendi yaptığı aletlerden faydalanır, onları evrimlendirir. Hayatın evrimi bu sayede kabil olur. Zekanın asıl fonksiyonu da alet yapıcılıktır. Bütün medeniyetler yapıcı ellerin eseridir. Öbür anlayış, insanı düşüncesinde arıyor. Düşünen insan ?homo sapiens), hayatın mana ve gayesine çevriliyor; o mana ve gayenin ölçüsüyle hareketlerinin planı hazırlıyor.
Ellerin evrimi
Hemen hemen tüm primatlarda el ve ayaklarda tutucu beş parmak bulunur (Rosen, 1974). Pentadactylos, dediğimiz bu özellik insanda da vardır. Bu atasal özellik ikinci zaman sürüngenlerinden arkaik memelilere, onlardan da primatlara aktarılmış olup, günümüzde çoğu memelide kaybolmuştur. Primatların prosimiyen adı verilen ufak türlerinde parmakların ucunda genellikle sivri tırnaklar yer alır. İnsan da dahil tüm iri primatlarda ise el ve ayak parmakları istisnasız yassı tırnaklarla son bulur. Madagaskar adasında yaşayan ve gece aktif olan aye-aye prosimiyenlerinde orta parmak tıpkı bir tel gibi ince ve uzundur. Bu sivri parmağı ile primat, ağaç dallarına hızlı biçimde vurur, kabuk altında gizlenmiş olan böceklerin dışarı çıkmasını sağlar ve onları yer. Prosimiyen denilen ufak primatların çoğunda parmak uçlarında yastıkçık diye adlandırılan kabartılar bulunur. Bu anatomik oluşumlar primatların dallara kolayca tutunmalarını sağlar, düz yüzeylerde tıpkı bir vantuz gibi iş görürler. Primatların hemen hepsinde el ve ayak parmakları tutucu özelliğe sahiptir.
Reklam
352 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
İnsanın insan olma yolculuğunu gayet akıcı ve sade bir dil ile aktaran bir kitap ile karşı karşıyayız. İlk atalardan bugünkü modern insana giden yolları döşerken yazarın ilk uğrak yeri mitokondriyal DNA'nın incelemesi olmuş. Sadece anneden geçen mtDNA'nın insanın geçmişine giden yolda nasıl bir fener görevi gördüğünü açıklayarak kapıyı açmış
İnsanın Evrimi
İnsanın EvrimiJosef H. Reicholf · Say Yayınları · 201483 okunma
Vücudumuzda artık ihtiyaç duymadığımız özellikler
Evrim uzun bir yol katetti. Ama aynı zamanda bu çok yavaş bir süreç. Bazı özellikler pek çok nesil için artık işlevlerini yitirmiş olsalar da var olmayı sürdürüyor. Bu “evrimsel artıklar” ya da artakalan özellikler insanlarda da var. Evrimsel antropolog Dorsa Amir, Twitter’daki paylaşımlarında “Vücudunuz aslında bir doğa tarihi müzesi”
Ellerin evrimi
Hikaye, 1988 yılında Grönland'da bulunan ve Acanthostega ismi verilen bir fosilin keşfiyle başladı. Bu yarı balık, yarı dört ayaklı, 360 milyon yaşındaki canlı, her biri sekiz parmaklı ellerle sonlanan, tipik dört ayaklı özeliklerine sahip kol ve bacaklarıyla herkesi şaşırttı. Sığ sulardan sürünerek karaya çıkmaya çalışan erken dönem dört ayaklıların sayısız deneysel kol/bacak tasarımından biriydi. Buna benzer başka fosillerin bulunmasıyla beraber, sahip olduğumuz ellerin, şaşırtıcı biçimde balık yüzgeçlerinden evrimleştiği zamanla açıklık kazandı. Bilekteki kemiklerin öne doğru kavislenen bir yay oluşturmasıyla, parmaklar arka yüze (serçe parmağa) doğru eğim kazanmışlardır. Bu modeli, elinizi röntgen fotoğrafında da rahatlıkla görebilirsiniz. Tüm bu sonuçlara kuru fosil kemiklerinden ulaşıldığı düşünülürse üzerinde çalışan embriyologların, Hox genlerinin çalışma biçimlerini aynı şekilde tarif ettiklerini gördüklerinde paleontologların şaşkınlığını bir düşünün. Bu genler ilk olarak, bilek ve kol kemikleri ayrımını sağlamak üzere büyümekte olan kolun uç kısmına doğru gen anlatımı yoğunlaşması oluşturur, ardından son kemiğin dış kısmı üzerinde ters yönde ilerleyen ani bir yoğunlaşma yaratarak beş parmağın ortaya çıkmasını sağlar.
Sayfa 218 - Boğaziçi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu