Fehmi'nin bana verdiği sorumluluklar şunlardı; masallar asla kaleme alınmayacaktı ve başka localara ait olan masallar kesinlikle anlatılmayacaktı. Bu yükümlülüklerimi yerine getirdim, ama Türkiye'deki göçlerin durmasıyla birlikte bu masalların unutulmaya yüz tutmasına gönlüm razı olmadı ve yaşasaydı Fehmi'nin de karşı çıkmayacağından emin olduğum için hazine değerindeki bu masalları kaleme almaya karar verdim. Bunu yaparken benim için en önemli şey, bu masalların Türklere ait olduğunu unutmayarak, Arap veya İran masallanıyla bütünleştirmeden kendi özelliklerini korumalarıydı.
Otuz üç masal, üç cilt, tek kitap, tek millet, tek devlet Masalin derleyicisinin babası Osmanlı'da büyükelçi olarak çalıştığı için 40 yılını buralarda geçirmiş. Derleme döneminde güvenlik amacıyla erkek kimliğine bürünüp gezmiş yazar Anadolu'yu. Masallar bile o dönemin zengin aileleri arasinda bir mulk gibi paylasilmis, baska ailelere ait bir masali anlatan kisiler ağır biçimde cezalandirilirmiş. Asla yazıya gecirilmemesi gereken bu masalları göçlerin durmasi sebebiyle unutulmasın yaziya geçirmiş yazar. Erkeklerin dünyasına ait olan bu masalları biz de bacimiz sayesinde okuyabildik. Elhamdülillah.
Naçizane önerim kitabı bütünüyle okumaniz değil, gide gele yenilen çerez gibi okumanizdir. Sıkıcı olabiliyor.
...bir masal anlatıcının başka bir topluluğa ait olan masalı anlatması yasaktı. Böyle bir şey olduğunda bu suçu işleyen, at hırsızlığı kadar ağır sayılan bu suçtan yargılanırdı, nitekim bu suç Doğu ülkelerinde en büyük suçlardan biri sayılırdı. Hırsız aşağılanır, ona ne su ne de ekmek verilirdi. Tanınmadığı bir diyara göç etmesine izin verilirdi sadece. Anadolu'nun masal hazinesinin el değmeden günümüze kadar ulaşmış olması, bu düşünsel eserlerin ne kadar ağır şartlarda korunduğuyla ilintili olabilir.
Erkeklerin bana taktığı bu isim, hayatım boyunca en gurur duyduğum şey olmuştur ve beni en mutlu edecek şey ise masallarımın dünyayı dolaşması, aynı ilgiyi görmesi ve okuyan birinin "Teşekkürler Dost Masalcı" demesidir. Hepinize Allahaısmarladık!
Elsa Sophia von Kamphoevener
Unutulmaması gereken başka bir şey, Türkiye'de bir masal anlatıcının eleştiri yapabilen ve bunun için yargılanmayan tek insan olduğudur. Bir masal anlatıcı masal anlatırken, halkın içinde olan ama kimsenin dile getiremediği şeylerden bahsederdi. Bir sultana, vezire, değersiz zenginlere ve tüm zayıflıklanı barındıran güçsüzlere halkın ne düşündüğünü açıkça anlatmaktan çekinmezdi. Güç sahibi insanların, masal anlatıcılanından korkmaları ve halk isyanlarında hepsini barış olana kadar bir yere kapatmaları bundan kaynaklanırdı.