Kafasının üzerine yerleştirdiği fesle kulağının arasina pamuk ya da bir kumaş parçası tıkıyor ve dunyadaki bütün seslerden kurtuluyordu. Bu iyiydi ama kendi sesi ne olacakti?
Bu kitabı aldım çünkü bana daha önce hiç bilmediğim bir şeyden bahsediyor.Yani benzersiz bir kitap.
1000Kitap uygulamasında beni en çok etkileyen şeylerden birisi de yeni şeyler keşfetme heyecanını bana yaşatmayı başarması.
Bazı insanlar okudukları kitaplardan alıntılar yapmışlar ve ben o kitabı ilk defa duyuyorum.Yeni bir ülkeye gitmenin yeni bir şeyden haberdar olmanın getirdiği sevinç kaplıyor içimi.Ve o kitapları okuyan ve beni haberdar eden bu insanlara teşekkür ediyorum sessizce.İyi ki varsınız güzel okurlar diyorum.
Bu kitapla ilgili asıl incelememi de bu duygusal girişin ardından yapacağım, çok bekletmeden.
Dinle ey dost ve kardeş; eğer bir deven varsa o zaman onu yavaş sürmeye özen göster, çünkü yumuşak çöl kumuna alıştıkları için sert dağlık yollar, onun ayaklarını acıtır, sen onun yumuşak ayaklarını düşünmek zorundasın.
Eğer bir atın varsa sırtında hafif olmaya çalış ki seni bir bulut gibi taşırken rüzgarla yarışabilsin.
"Çoğu zaman böyle olmaz mı, düşüncemiz bizden gizlenenlerin üzerine koyu bir örtü örtse de, içimizdeki bir şey onların hepsini bilmez mi? Bu da kaderin mucizelerinden biridir."
ALLAH selamet versin... ALLAH'a emanet... Selamet ve emanet sözcükleri, bir masal anlatıcının her masalda kullandığı ve anlattıklarının özünü ortaya koyan sözcüklerdir. Bu masalların geldiği diyarlarda Allah'sız bir iş yapılmaz, insana ruh ve akıl bahşeden Allah'a derinden bağlıdır herkes.
"...Uğrunda savaştıkları kişiyi övüyorlar, uğrunda öldükleri kişi için türkü söylüyorlar, hepsi dünyalar kadar çoktur, öldüler, öldüler ve dünyada onlara yer yok..."
Fehmi'nin bana verdiği sorumluluklar şunlardı; masallar asla kaleme alınmayacaktı ve başka localara ait olan masallar kesinlikle anlatılmayacaktı. Bu yükümlülüklerimi yerine getirdim, ama Türkiye'deki göçlerin durmasıyla birlikte bu masalların unutulmaya yüz tutmasına gönlüm razı olmadı ve yaşasaydı Fehmi'nin de karşı çıkmayacağından emin olduğum için hazine değerindeki bu masalları kaleme almaya karar verdim. Bunu yaparken benim için en önemli şey, bu masalların Türklere ait olduğunu unutmayarak, Arap veya İran masallanıyla bütünleştirmeden kendi özelliklerini korumalarıydı.
Yazar ve kitabından İstanbul'da katıldığım 2. Uluslararası İstanbul Hikâye Anlatıcılığı Festivali'nde haberdar olmuştum. Baskısı tükenmiş bir kitap. İçinde 11 farklı hikâye (masal) var. İlk hikâye olan "Kadı'nın Namazı" harika bir hikâye. Gerçi Sheakspeare'nin Venedik Taciri'ni andırıyor ama yine de iyi. "Halime" isimli hikâye de içerdiği anlamlar bakımından oldukça hoşuma gitti. Kitabı sadece ben değil, annem de beğendi. Çünkü kendisine sesli okuduğum bir kitap oldu bu. Üç kitaplık serinin ilk kitabıymış Kervansaray Ateşlerinin Başında ama diğerlerini bulamadım. Kamphoevener bu hikâyeleri Türklerden dinlemiş. Yanlış değilse Almanya'da da aynı isimde bir radyo programı yapmış. 1001 Gece Masalları tadında hikâyeler okumaya değer.