..."Tabii, her şey sona erdi. Elveda, Saşa."
Ama hepsi de tarifsiz acılar çektiler, o kadar çok acı çektiler ki keder duygusu artık ruhsal bir hastalık haline geldi. Yeteneklerine ve aydınlık hatıralarına rağmen acılarının karşısında da canı gönülden eğildiler...
onu otel lobisinin dışına kadar geçirecek, sonra durup gidişini seyredecektim. artık her an elveda demeye doğru gidiyorduk. birden, hayatımın bir parçası şimdi benden alınıp götürülecek ve bir daha asla geri verilmeyecekti.
belki alkol yüzündendi, belki gerçek olduğundandı, belki de meselenin soyut hale gelmesini istemediğimdendi, ama söylemem gerektiğini hissettim, çünkü söyleneceği an buydu, çünkü birden anladım ki bunun için gelmiştim buraya ben, ona, "öleceğim zaman elveda demek istediğim tek kişi sensin," demek için, "çünkü yaşamım dediğim bu şeyin ancak o zaman bir anlamı olacak. ve senin öldüğünü duyarsam, benim bildiğim haliyle yaşamım, şimdi seninle konuşan bu ben artık var olmayacak.(...)"
Gökyüzünde sıra sıra uçuşan kazların kanat çırpınışına kendi kanatlarının gücü yetmediği için geride kalıp tek başına donarak ölen kaz gibi ölmek istemiyorum, kanat çırparken ölmek istiyorum. Bir yuvadan uçup gideceğim zaman, o yuvayı benimle paylaşanlar üzerimde cıvıl cıvıl uçuşsunlar, işte benim armağanım bu.