“Yalnızdım, gizemlerle dolu görkemli doğa, soluk mavi gökyüzünün belirsiz yüksek bir yerinde çekici parlak bir daire halinde nedense kalakalmış, ama bir yandan da gökyüzünün her yerinde olan, sanki uçsuz bucaksız boşluğun her yerini kendisiyle dolduran ay ve ben, insanlara özgü bütün sığ, zavallı tutkularla küçülmüş, ama aşkın uçsuz bucaksız gücüne sahip zavallı bir solucan olan ben... Bana öyle geliyordu ki, bu anlarda sanki doğa, ay ve ben, hepimiz bir ve aynıydık.”