Çalışmanın kölelere ait olduğu bir toplum ne kadar gelişebilir? Elin, ayağın yapacağı işleri zulüm görmek; acı, ızdırap, yorgunluk görmek onları tamamen kölelerden beklemek hangi ahlâka sığar? Emeği, çalışmayı, alın terini hor gören medeniyetin tek dişi kalmış canavardan ne farkı var? Rahmeti, bereketi, emeği, alınterini kutsal kabul etmiş anlayışın, inanışın insanları çalışmayı, hürriyeti elinden alınmış insanlara terk edebilir mi? Bizim kültürümüz de çalışmak ibadet değil mi? İşleyen demirin pas tutmadığı, akan suyun yosun bağlamadığı, alın terinin kurumadan emeğin karşılığının verildiği medeniyette, coğrafyada kim tembelliği sevebilir ki? Durduğu yerde yüzyıllarca durmuş sahip olduğu iyilik,düşünce, inanç anlayışını yaymak adına kılını kıpırdatmamış toplumlardan ne beklenir? Teorileri, özdeşikleri, türlü matematikleri, mitleri, öğretileri, felsefeleri ne kadar besler ruhu, ne kadar doyurur? İlim duyurulmak ister, irfan ister, edep ister, ahlâk ister dolayısıyla cihad ister. Ne mutlu o dişi söküp cehalet,sapkınlık, gaflet canavarını zararsız hale getirecek, insanlığın ruhunu, onurunu yeniden dünyaya giydirecek ilim ve diriliş erlerine...
02.09.2023