Proletaryanın burjuvazi karşısında her geçen gün daha değersiz hale gelmesine getirilen eleştiri muhakkak yerinde ve çok önemli. Emek ne kadar yoğunsa verilen maddi karşılığın azalan eğrisine göz yummakta mümkün değil. Bunun için verilen savaş, proletaryanın bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesi için verilen tavsiyeler, ezilen emekçilerin yanında olunması, onları aydınlanmaya çağırması bu ideolojinin kesin kabul görmesi gereken hakikatleri. İki sınıf arasındaki eşitliği sağlamak adına yetkilerin devlete teslim edilme fikri ise komünizmle ayrıştığım en büyük nokta. Proleter kesimin burjuvazinin fikirlerine karşı verdiği emeğin değerini devlet nezlinde yükseltmeye çalışmak yerine, bu alt tabakanın emeklerini fikir üretme eylemi üzerinde yükseltmeye çalışmak bence insani gelişim adına çok daha anlamlı, faydalı olacaktır.
Fordizm (montaj hattı) ve Taylorizm (emeğin "bilimsel" örgütlenmesi) gibi mekanize üretim yöntemleri, emeği niteliksizleştirerek işçi konseylerinin ayağının altındaki toprağı kaydırmıştı.
Örneğin, ücretler yoluyla oluşturulan nedir? İşçinin yaşamı. Dahası, böylece işçinin sermayenin kölesi olması, bir "meta", daha yüksek ya da daha düşük değeri, yükselişi ya da düşüşü rekabete, arz ve talebe bağlı olan bir değişim-değeri olması oluşturulur; böylece, işçinin etkinliği onun insani yaşamının özgür bir görünümü olmayıp,
Karl Marx'ın üniversite hayatı bitmiştir. Ve hayat görüşü de şekillenmeye başlamıştır. Doktora eğitimini tamamlar ancak gözü ne mesleki kariyer nede iş hayatına atılmaktır.
Marx, Avrupa'daki sosyal ve siyasal çalkantıların olduğu bir süreçte Avrupa tarihini ve özellikle Fransız devrimi analiz eder. Bilgi birikimi ve yaşadığı koşulları gözlemleyip oluşturduğu düşünceler hayat çizgisini de oluşturmuştur.
Amacı Avrupa'da özellikle Fransa'da emeğin örgütlenmesi ve iktidarda söz sahibi olmasıdır.
Bu süreçte Engels'le yolları kesişir. Fikirler ortak bir zeminde şekillenmeye başlamıştır.
Ve emeğini koyan insanların örgütlenmesi ve bilinçlenmesi artık Marx ve Engels'in gündelik hayatlari olmuştur.
Bir yanda binlerce emekçiye umut olan komünizm düşüncesi diğer yanda bu düşüncenin Avrupa'ya yayılmasının önüne geçmeye çalışan burjuva iktidarı.
İktidarı elinde tutan güçler, ne Marx a ne Engels'e nede diğer fikir emekçilerine Avrupa'nın hiçbir ülkesinde dirlik vermezler.
1850 ki yıllara kadar Avrupa'nın siyasi ve sosyal hayatı anlatılır kitabın bu cildinde....
1848 de Komünist manifesto yayınlanır. İktidar sahipleri işçi direniş ve örgütlenemelerine daha sert tavırlar alır. Fransa'ya Cezayir'de faşizm uygulayan General Cavaignac'ın atanması ile tam bir işçi kıyımı yaşanır.
Emeği mücadele kavgası bir gerileme sürecine girer. Marx ve Engels İngiltere'ye gitmek zorunda kalırlar....
Kadın ve Feminzm
Dünyada ve Türkiye 'de Feminizm(Feminizm' in Tarihçesi)
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Feministik düşünceyle tanışmam Üniversite yıllarıma dayanır. "Kadın ne değildir? "in tanımını bana öğreten yine kadınlar olmuştur. Fakat gördüğüm kadarıyla kadının ve kadın haklarının tüm dünyada geri plana atılmasının en büyük
Zorun örgütlenmesi olan devlet, toplum gelişiminin belirli bir aşamasında, toplumun uzlaşmaz sınıflara bölündüğü, ve görünüşte toplumun üzerinde duran ve belirli ölçüde toplumdan ayrı olan bir otorite olmaksızın toplumun varolmayacağı zaman ortaya çıkmıştır. Sınıf çelişkilerinden çıkan devlet, "en güçlü sınıfın, iktisadi bakımdan zengin olan, ve bunun sayesinde, siyasal bakımdan da egemen sınıf durumuna gelen ve böylece ezilen sınıfı boyunduruk altında tutmak ve sömürmek için yeni araçlar kazanan sınıfın devleti" olur.
"İşte bundan ötürüdür ki, antik devlet, her şeyden önce, köleleri boyunduruk altında tutmak için, köle sahiplerinin devletiydi: tıpkı feodal devletin, serf ve angaryacı köylüleri boyunduruk altında tutmak için soyluların organı, ve modern temsili devletin de, ücretli emeğin sermaye tarafından sömürülmesi aleti olması gibi".
Sınıflar, tarihsel olarak belirlenmiş bir toplumsal üretim sisteminde işgal ettikleri yerle, üretim araçlarıyla olan ilişkileriyle, emeğin toplumsal örgütlenmesi içindeki rolleriyle ve dolayısıyla, kullandıkları toplumsal zenginlik payının boyutları ve bunu elde etme biçimleriyle birbirinden ayrılan geniş insan gruplarıdır. Sınıflar, belirli bir toplumsal ekonomi sistemi içinde işgal ettikleri farklı yerler yüzünden bir ötekinin emeğini maledinebilen insan gruplarıdır.