Rus yazarının insani kabahate ve suça bakışında açıkça görülüyor ki insanı anormallikten, dolayısıyla suçtan ve günahlardan ne karınca yuvası, ne "dördüncü sınıfın" zaferi, ne yoksulluğun ortadan kaldırılması, ne de emeğin örgütlenmesi kurtarabilir. Bu, müthiş bir derinlikle ve güçle, bu zamana kadar bizde görülmeyen sanatsal anlatım
Sınıflar, tarihsel olarak belirlenmiş bir toplumsal üretim sisteminde işgal ettikleri yerle, üretim araçlarıyla olan ilişkileriyle, emeğin toplumsal örgütlenmesi içindeki rolleriyle ve dolayısıyla, kullandıkları toplumsal zenginlik payının boyutları ve bunu elde etme biçimleriyle birbirinden ayrılan geniş insan gruplarıdır. Sınıflar, belirli bir toplumsal ekonomi sistemi içinde işgal ettikleri farklı yerler yüzünden bir ötekinin emeğini maledinebilen insan gruplarıdır.
Bununla birlikte, emeğin örgütlenmesi ifadesi, atölyenin örgütlenmesi, ordunun örgütlenmesi, polisin örgütlenmesi, hayır işlerinin örgütlenmesi, savaşın örgütlenmesi gibi açık ve rasyonel bir anlam taşır. Bu açıdan ekonomistlerin polemiği acınacak bir aptallığın damgasını taşır. Emeğin örgütlenmesinin bir ütopya ve kuruntu olmadığı da bir o kadar kesindir; çünkü, uygarlığın en üstün koşulu olan emek var olduğu andan itibaren zaten bir örgütlenmeye tabi kılınmış tır, bu örgütlenme ekonomistleri tatmin ederken sosyalistlerce iğrenç bulunmuştur.
Fordizm (montaj hattı) ve Taylorizm (emeğin "bilimsel" örgütlenmesi) gibi mekanize üretim yöntemleri, emeği niteliksizleştirerek işçi konseylerinin ayağının altındaki toprağı kaydırmıştı.
Mahnovist hareketin tarihine girmeden önce, belirtilmesi gereken bir nokta var; Rus Devrimi’ne “Ekim Devrimi” denildiğinde, farklı iki olgu birbirine karıştırılıyor: Kitlelerin, devrimi gerçekleştirirken kullandıkları sloganlar ile devrimin sonuçları.1917 Ekim kitle hareketinin sloganı “Fabrika İşçinin, Toprak Köylünün” idi. Kitlelerin tüm toplumsal ve devrimci programı, şu kısa ama oldukça anlamlı şiarla dile getirilmişti: Kapitalizmin, ücretli emeğin, devlete olan köleliğin yıkılışı ve üretenlerin özyönetimine dayalı yeni bir yaşamın örgütlenmesi. Ancak, Ekim programı gerçekte hiçbir şekilde hayata geçirilmedi. Kapitalizm yıkılmadı, tersine reforme edildi. Ücretli emek ve sömürü devam etti. Yeni devlet aygıtının işçilere uyguladığı baskı, büyük toprak sahipleri ve kapitalistlerin hakim olduğu devlet aygıtının baskılarından daha az değildir. Bu nedenle Rus Devrimi ancak çok öznel ve dar bir bakış açısıyla “Ekim Devrimi” diye adlandırılabilir: Komünist Parti’nin amaçlarını ve görevlerini gerçekleştirmesi olarak. Ekim Devrimi, tıpkı Şubat-Mart 1917 Devrimlerinde olduğu gibi, Rus Devrimi’nin genel ilerleyişinde sadece bir aşamaydı. Ekim hareketinin devrimci güçleri, Komünist Parti tarafından kendi plan ve amaçları için kullanıldı.
Proletaryanın burjuvazi karşısında her geçen gün daha değersiz hale gelmesine getirilen eleştiri muhakkak yerinde ve çok önemli. Emek ne kadar yoğunsa verilen maddi karşılığın azalan eğrisine göz yummakta mümkün değil. Bunun için verilen savaş, proletaryanın bilinçlendirilmesi ve örgütlenmesi için verilen tavsiyeler, ezilen emekçilerin yanında olunması, onları aydınlanmaya çağırması bu ideolojinin kesin kabul görmesi gereken hakikatleri. İki sınıf arasındaki eşitliği sağlamak adına yetkilerin devlete teslim edilme fikri ise komünizmle ayrıştığım en büyük nokta. Proleter kesimin burjuvazinin fikirlerine karşı verdiği emeğin değerini devlet nezlinde yükseltmeye çalışmak yerine, bu alt tabakanın emeklerini fikir üretme eylemi üzerinde yükseltmeye çalışmak bence insani gelişim adına çok daha anlamlı, faydalı olacaktır.
Fordizm (montaj hattı) ve Taylorizm (emeğin “bilimsel” örgütlenmesi) gibi mekanize üretim yöntemleri emeği niteliksizleştirerek işçi konseyilerinin ayağının altındaki toprağı kaydırmıştı.
PROTESTAN AHLAKI VE KAPİTALİZMİN RUHU
Weber Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı eserinde dinsel faktörlerin ekonomik bir düzenleme biçimi olarak kapitalizmin oluşumu üzerindeki etkilerini incelemektedir. Kapitalizm Protestanlık tarafından oluşturulmuştur ve özellikle de Kalvinizm tarafından. Weber 1905’te yayımlanan Protestan ahlakı ve