Her şeyi kökünden yıkıp yerle bir etmedikçe, açlık sonsuza dek sürüp gidecektir! Evet, azizim! Anarşi, başka bir şey değil, yalnız anarşi! Yeryüzü kanla yıkanıp yangınla temizlenmeli!.. Bak ondan sonra neler olur!
Hadi canım siz de, devriminizin de canı cehenneme, sizin de! Kentleri ateşe verin, insanları kırıp geçirin, her şeyi kökünden kazıyın, bu çürümüş dünyadan hiç şey kalmadığı zaman yerine daha iyisi biter belki.
Adaletin keskin kılıcının yeryüzünü tırpan gibi biçeceği, köhne dünyayı temizleyeceği, zengin yoksul ayrımını ortadan kaldıracağı günü sabırsızlıkla bekliyordu.
Evet, yaşlı adam kolunu bile kaldırmadan ölmüştü. Son nefesini dosdoğru önüne vermiş, uçsuz bucaksız kırlara son bir soluk daha göndermişti. Saklanan ve ölümü kabullenen hayvanlar gibi, bir komşusunu bile rahatsız etmemiş, işini tek başına görmüştü.
Yorgunluktan tükenen ve bir köşede ölüme terk edilen yaşlı atlara benziyordu. Altmış yıl çalışmıştı, ölebilirdi, artık bir işe yaramadığına göre yer kaplamanın, herkesin canını sıkmanın âlemi yoktu.
— Onu bu nemli hava öldürdü, dedi.
Morisseau yumruğunu göğe doğru salladı. Demek yoksullar her havada ölüp gidiyor! Don tutuyor, hiçbir işe yaramıyor; buzlar çözülüyor, daha da beter oluyordu.