"Altı çizilen, Türk edebiyatında kötülük anlatımının yokluğu değildir. Kötülük vardır ama ötekidir. Sonunda yenilmeye mecburdur. Kurmacadan muzaffer çıksa bile dilde kaybeder, kaybettirilir."
Kudret Ayşe Yılmaz'dan sözün saydam gölgesinde başlığı altında yine harika tadı damakta kalan bir yazıyla giriş yaptık bu ay.
"İnsanoğlu sadece işitmeye layık olduğunu söyler. Söz; sahibinin asıl kimliği, saf tasviri, net manzarası." İşte bu kadar net.
Katı yalnızlıkları da bir söz eritecek; gönül ırmaklarını da söz kurutacak..
"Bitmeyen nedir dersen tesirdir sade.."
Bu sayıda Emin Gürdamur'da kalbimi fethetmeyi başardı: Öykücünün Üç Ahlak Yasası yazısıyla.
Hayata bir hikaye avlama gözüyle bakan yeni yazarlarımıza güzel bir uyarı, nahif bir resim olmuş bu yazı. İnsanın adım attığı her anından onda bir iz kalır, yazar bunları okuyup aktarmada yeterince güçlüdür.. başkalarının acısına hikaye gözüyle bakmaktan da Allah'a sığınırlar.
Üç tavsiye köşesinde Ali Ural'a denk gelmek sürpriz oldu doğrusu. Bir hatıra; bir dizi, bir kitap tavsiyesi oluyor bizlere.
Ben kitabı iliştireyim sadece şuracığa:
Hümeyra Yabar - Bir Kulübe
"Onu okumak sükûnetin içinde kalp atışlarınızı duymaktır." diyor onun için.
Okumak için sabırsızlanıyorum.
Elif Ezgi Bektaş Hurdalık yazısıyla çok manidar, derin anlamıyla insanı içine çeken bir bölüm ortaya çıkarmış.
"..eskimek, onların dilinde ölümle eş anlamlı." derken insanın dahi eskiyebileceği bir noktaya kadar getiriyor bizleri. İnsan nasıl mı eskir? Üstünde düşünmeyi size bırakıyorum. Bende düşünüyorum zira..
Sultan I.Murat, Kâtip Çelebi, Turgut Uyar, Shakespeare, Ahmet Haşim... değişik isimlerden izler görmek çok güzel oluyor. Kısa bir dokunuş ama derin bir temas bırakıyorlar.
Sevdiğim bir sayı oldu velhasıl..
Kaos dişidir. Erkekler çözümsüz bir problemle karşılaştıklarında gözlerini yumup rastgele bir karar verirler. Kaosla baş etmek için gerekli teçhizattan mahrumdurlar.Sonuçlar arasında bocalamaktansa birine hapsolmak iyidir onlar için.
Gerçek savaş duygusunu sadece pusuya düştüğümüzde yaşıyorum. O da birkaç saniyeliğine. Sonrasında başka mermiler yağıyor. Korku ile cesaret birbirinin saçını başını yoluyor. Onları birbirinden ayırt etmek güç. Belirsizlik daha sarih, dört koldan sarıyor çevremizi. Patlayan mermilerden korkmuyorsun. Belirsizliğin kurşunları daha sivri. Adamları daha kalabalık.