Hepimiz öleceğimizi biliriz ama öldürüleceğimiz aklımıza gelmez diye yazdım. Kim bilir kaç milyon bebek doğduktan sonra sevinçle, alkışla karşılanmış. Daha o anda yaşlanmaya başladı ve ölüm mahkum olduğu anasının babasının aklından bile geçmemiştir, daha da tuhafı hiç kimse doğan bebeğin bir gün öldürülebileceğini, bir cinayete veya bir kazaya kurban gidebileceğini; idam edilebileceğini, savaşta ölebileceğini düşünmez.Oysa bunlarin hepsi insanlar için. İnsanlık tarihi boyunca milyonlarca kişi normal denilen şekilde yaşlanıp ölmemiş, öldürülmüş.
Sabah gözlerimi sana açarım.Akşam, uykularımı senden alırım.Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade baş dönmesini bulurum. Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmez ki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık, sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yar, arkadaş...Hepsi. En çok da en ilk de Leyla-sın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum, üşüyorum kapama gözlerini.
ve kuşlara doğru
fildişi rüzgarın tavrı.
dağ güneş iskeleti.
tahta heykeller arasında
denizin yavrusu kocaman.
kan görüyorum taş görüyorum
bütün heykeller arasında
karabasan ılık acemi
– uykusuzluğun sütlü inciri –
kovanlara sızmıyor.
annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.