İris'in Ölümü
bugün kalbimi eski bir plak gibi
öyle çok tersine çevirdim ki
bazı şarkılar vardır
cızırtılı bir yağmur gününü anlatır
uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı
“…Ve sen hep ertelerdin gelişlerini..
Bir gün ülkede herkes eşit olacak demek kadar boş bir vaat gibiydi sözlerin.
Bu ülkede kimse eşit olmayacak ve sen hiç gelmeyeceksin şehrime…”
Hepimiz öleceğimizi biliriz ama öldürüleceğimiz aklımıza gelmez diye yazdım. Kim bilir kaç milyon bebek doğduktan sonra sevinçle, alkışla karşılanmış. Daha o anda yaşlanmaya başladı ve ölüm mahkum olduğu anasının babasının aklından bile geçmemiştir, daha da tuhafı hiç kimse doğan bebeğin bir gün öldürülebileceğini, bir cinayete veya bir kazaya kurban gidebileceğini; idam edilebileceğini, savaşta ölebileceğini düşünmez.Oysa bunlarin hepsi insanlar için. İnsanlık tarihi boyunca milyonlarca kişi normal denilen şekilde yaşlanıp ölmemiş, öldürülmüş.
Sabah gözlerimi sana açarım.Akşam, uykularımı senden alırım.Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade baş dönmesini bulurum. Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmez ki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık, sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yar, arkadaş...Hepsi. En çok da en ilk de Leyla-sın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum, üşüyorum kapama gözlerini.