Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Emir Hüdai Ekin

Emir Hüdai Ekin
@emir_007
“Yaşıyorum çünkü ne dağlar gülmeyi ne solucanlar şarkı söylemeyi biliyor...”
Günümüz insanının terapiye getirdiği cinsel sorunlar çoğu zaman, sosyal baskılardan ziyade cinsel partnere yönelik güçlü duygulardan kaynaklanan iktidar ya da kapasite eksikliği gibi içsel sorunlardır. Bir başka deyişle, günümüzde en sık rastlanan sorun, cinselliğe dair sosyal tabular ya da cinsellikle ilintili suçluluk duygusu değil de cinselliğin çoğu kimse için boş, mekanik ve manasız bir deneyim halini almasıdır.
Sayfa 19 - Okuyan UsKitabı okuyor
Reklam
Yanında zayıf davranabileceğim kadar seviyor musun beni? Herkes gücü sever, ama sen beni zaaflarımla seviyor musun? Asıl sınav budur. Yitirebileceğim her şeyden arınmış olsam, yalnızca ömür boyu sahip olabileceğim şeyler için sever misin beni?
Yıllar önce okuyup hala aşamadığım o çarpıcı paragraf…
Nereye gidersem gideyim, aynı ait olmama, boşunalık duygusu... Benim için hiçbir önemi olmayan bir şeye ilgi duyuyormuş gibi yapıyorum, kendimi mekanik olarak ya da hayırseverlikten, hiçbir zaman yakalanmadan, hiçbir zaman bir yere varmadan çalıştırıyorum. Beni cezbeden başka bir yerdedir ve başka bir yerin ne olduğunu bilmiyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ufacık bir parçası olduğun evrenin, sana sadece kısacık bir anı bahşedilmiş zamanın bütünlüğünü ve payına düşen yazgıdaki küçücük rolünü hiç unutma.
En küçük bir nefis köreltmesi müthiş bir güç yaratır. Dünyaya ancak, yapışıp kalmadığımız ve ondan uzaklaştığımız ölçüde söz geçirebiliriz. Vazgeçiş sonsuz bir iktidar sağlar...
Reklam
Biliyor musunuz, ben çocukken yetişkin olan hiç kimse şimdi hayatta değil. Bu durumda ben de çocuk olarak ölüyüm. Yakında bir gün, belki kırk yıl sonra, beni tanımış olan hiçkimse sağ kalmayacak. İşte o zaman gerçekten ölmüş olacağım -hiç kimsenin belleğinde varolmadığım zaman. Çok yaşlı bir insanın, bir kişiyi ya da bir grup insanı tanımış son yaşayan birey oluşu üzerine epeyce düşündüm. O yaşlı insan öldüğünde bütün gruplar da ölür, yaşayan belleklerden silinir. Benim için o insanın kim olacağını merak ediyorum. Kimin ölümü beni gerçekten öldürecek?
“Yeni bir insanla tanışıp ondan hoşlandığımda hemen ona veda etmenin nasıl bir şey olacağını hayal etmeye başlıyorum.” Bunun önemli bir konu olduğunu ve ona tekrar döneceğimizi biliyordum. Otto Rank, yaşama karşı bu tutumu harikulade bir anlatımla özetlemişti: “Ölüm borcundan kaçmak için yaşam kredisini reddetmek”
Sayfa 122Kitabı okudu
Duygusal olarak çocuk kaldığı için, erkek karakteri gelişemeyip güdükleşen bir kişi, bu eksikliğini cinsel edimindeki erkeklik rolüne özel bir önem vererek artırmaya çalışır. Sonuçta karakter yapısı olarak kendi erkeklik gücünden emin olmak için bu gücünü cinsel eyleminde kanıtlamak isteyen Don Juan tipi çıkar ortaya. Erkekliğin işlemezliği daha aşırı bir hal alırsa, sadizm(zora başvurma) erkekliğin yerini -sapıkça- alan ana eğilim olur. Eğer dişi cinsellik zayıflar ya da saparsa, mazoşizm ya da tahakküm kurmaya dönüşür.
Dünyaya karışmak, bir çok insanlarla görüşmek kimi zaman iyidir, kimi zaman öyle yaşamak zorundayız ama tek başına kalıp rahat rahat yaşamayı seçen, yalnız birkaç dostuyla görüşmek isteyen adam, insanlar arasında ve dünyada kendine en çok güvenen adam olarak çıkabilir karşımıza. Güçlükler, dertler her çeşitten engellerle karşılaşmamak güvenli olmak için bir neden değildir, kendimize kolay bir hayat düzenlemekten kaçınmalıyız. Kültürlü çevrelerde, en iyi topluluklarda ve en iyi koşullar içinde bile Robinson Crusoe’ nin ya da bir doğa adamının özgün karakterinden bir şeyler korumalıyız, ruhumuzun ateşini hiç söndürmeyiz durmadan körüklemeliyiz.
“Rüzgarın yerlere saçtığı yapraklar gibidir insan kuşakları.”
Reklam
İnsanın ruhu, en çok kendi elinde olduğu ölçüde evrende bir apse ve bir çeşit ura dönüştüğü zaman kendini alçaltır. Başına gelen herhangi bir şeye öfkelenmek evrenin doğasına aykırıdır; çünkü o tek tek bütün varlıkların özel doğalarını içinde barındırır. İkinci olarak, bir insandan yüz çevirdiğinde ya da aşırı derecede öfkelenenlerin yaptıkları gibi zarar vermek için ona doğru yaklaştığı zaman da kendini alçaltır; üçüncü olarak, hazza ya da acıya yenik düştüğü zaman kendini alçaltır. Dördüncü olarak, iki yüzlü davranıp gerçeğe uymayan ve gerçeğe aykırı şeyler söylediği ya da yaptığı zaman. Beşinci olarak, davranışlarını ya da dürtüsünü belli bir amaca yöneltmediği, rastgele, düşüncesizce davrandığı zaman; oysa en küçük edimimizi bile yöneldiği amacın bilincinde olarak yapmalıyız; ussal varlıkların amacı, kentlerin ve kurumların en saygınının usuna ve yasasına uymaktır.
Başkalarının ruhunda olup bitinlerin ayrımına varamadığı için mutsuz olan bir insana rastlamak zordur; ama kendi ruhunun devinimlerinin ayrımına varamayan bir insanın mutsuz olması kaçınılmazdır.
Yalnızca dışardan gelen olaylar mı üzüyor seni? İyi bir şey öğrenmek için kendine zaman ver, oradan oraya el yordamıyla dolaşmayı bırak. Ama sakınman gereken bir şey daha var: Her kim yaşam yorgunuysa, her atılımını ve her düşüncesini yöneltecek bir amaçtan yoksunsa, bir eyleme giriştiğinde aptallıklar yapar.
Diğer insanların ölümü de insanı düşündürebilir. Bu ölümlerin yakın zamanda gerçekleşmesi de gerekmez. Örneğin, kişi eski bir mezarlıkta dolaşıyor olabilir. Mezar taşlarında vefat eden insanlarla ilgili bazı ayrıntılar yer alır -ne zaman doğdukları ve öldükleri, bazen arkadaşlarından yas tutan eşlerine, kardeşlerine, çocuklarına ya da torunlarına atıflar da görürüz. Yas tutanlarda çoktan ölmüştür. Kişi o ailelerin yaşamlarını düşünür -inançlarını ve değerlerini, aşklarını ve kayıplarını, umutlarını ve korkularını, mücadelelerini ve başarısızlıklarını ve nasıl da geriye hiçbir şey kalmadığını. Her şeyin sonu bir hiçliktir. Sonra kişinin düşünceleri şimdiki zamana döner ve kişi zaman içinde kendisi de dahil şu anda hayatta olan herkesin toprağın altındakilere katılacağını fark eder. Bir gün, birisi mezarımızda durur ve mezar taşının üzerindeki ismin temsil ettiği insanı merak edebilir, o insanın -siz ya da ben- bir zamanlar önemsediği her şeyin bir hiçe dönüştüğünü düşünebilir. Fakat çok daha büyük bir ihtimalle bizi tanıyan herkes öldükten sonra kimse bize mezarımızın başında durup kim olduğumuzu soracağı o kısa anı bile ayırmayacaktır.
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.