Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bizim Kılıcımız Emr-i bi'l mâruf, Nehy-i ani'l münker yapmak (iyiliği emretmek ve kötülükten men etmek) ve okuyup okutmaktır. Mahmud Efendi Hazretlerimiz...
RİSALE-İ NUR SERENCÂMIM - 4
10. Sınıfta iken haftalık ders programımı elime aldım ve Müzik, Beden Eğitimi, Temel Dini Bilgiler vb çeşitli dersleri -ki doğrudan ana ders olmayanlar- için müdür yardımcısı ile konuştum. O ders saatlerimde derse girmeyip aynı anda başka hangi sınıfların bu gibi dersleri var diye tespit ettim. Müdür yardımcısına da ilettim ve bu derslerde
Reklam
❀ Daha önemli konular dururken ikinci planda kalan konularda gereksiz ayrıntıya girmek hikmete uygun değildir. Hz. Lokman, oğluna öğüt verirken sırayla iman , ibadetler , ahlak ve adaptan söz etmiştir.✨ •| Diyanet Aylık Dergi / Nisan 2024 Sayı: 400 🌙
•Babası Ali Efendi cemaatsiz namaz kılmaz, camiye yarım saat mesafedeki tarlada çalışırken de her namaz vaktinde camiye gider, yaz günü cemaat olmasa da namazı camide kılardı. Arabayla gidilecek mesafelere de yaya gider, yol boyu gördüğüne selam verir, emr-i bi'l-maruf nehy-i ani'l-münker yapardı. •Annesi Fâtıma Hanım köyde zühdü ve takvasıyla iştihar etmiş bir İslâm kadınıydı. İneklerini meraya götürürken başkasının bahçesine zarar vermesin diye ağızlarını bağlardı. Olur da bir inek, bir köylünün bahçesinden otladıysa hemen ondan helallik ister, ineğin o akşamki sütünü ona gönderirdi. İmkân nisbetinde infak eder, askere gidenlere harçlık verir, bir iki saat de benim için nöbet tut, sevabını bana hediye et ricasında bulunurdu.
İslam’ı kabul eden her insanın kesin olarak bildiği üzere yeryüzündeki en büyük mâruf “tevhid”, en büyük münker de “şirk”tir.
İmam İbn-i Kesir rahimehullah Bakara Sûresinin 112. âyetini tefsir ederken şöyle der: " Bir amelin makbul olması için iki şartı vardır. Birincisi; yalnız Allah için yapılmış olması, ikincisi ise şeriata uygun olması. Bir amel, her ne zaman Allah için yapılır ama şeriata uygun olmazsa kabul edilmez."
Reklam
Zira herkes çok iyi bilmektedir ki bugün İslam davetçileri azalmış, münkerler ise çogalmıştır. Davetçilerin tek başına bunlarla mücadele etmesi artık imkânsızlaşmıştır. O halde herkes bu noktada sorumludur. Bu sorumluluktan kimse kendisini kurtaramaz. Allah için sorumluluklarımızı tespit edip görevlerimizi yerine getirelim ve bu sayede kendimizi Allah’ın gazabından koruma altına alalım.
"Din-i Mübin-i İslam'ın devam ve bekası, emr-i bi'l- mâruf ve nehy-i ani'l-münker yapmaya bağlıdır. Din-i Mübin-i İslam'ın inkırâzı (yıkılması), emr-i bi'l-mâruf ve nehy-i ani'l-münkeri terk etmeye bağlıdır."
Sayfa 57 - Ali Haydar Ahıskavi (Kuddise Sirruhû)Kitabı okudu
Bir Hadis: Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin olsun ki, ya emr-i bi'l-maruf, nehy-i ani'l-münker vazifenizi yerine getirerek insanları sürekli iyiliklere sevkeder ve kötülüklerden de sakındırırsınız ya da Cenâb-ı Allah, üzerinize umumî bir belâ gönderiverir. İşte o zaman, yalvarıp yakarsanız da duanız kabul edilmez. (Al-Tirmidhi, "Fiten",9)
Hâkimiyet ve kanun koyma Allah'ın hakkıdır. İlah ve rab kim ise, kanun koyan ve kullarının hayatını düzenleyen de o olmalıdır. Bu nedenle bir kimse çıkar da Allah'tan başkalarının da kanun çıkarabileceğini, onların da hükmetme yetkisine sahip olabileceğini, egemenlik ve hükümranlığın Allah'a ait değil de millete ait olması gerektiğini söylerse, bu insan Allah'ı hâkimiyet ve kanun koymada birlememiş, onu tevhid etmemiştir.
Reklam
Büyük İmam Fudayl b. Iyad’a, Mülk Sûresinin ikinci ayeti olan "O hanginizin daha güzel amelde bulunacağını denemek üzere ölümü ve hayatı yaratandır" ayeti okundu ve: —En güzel amel hangisidir, diye soruldu. İmam bu soruya: —En ihlâslısı ve en doğru olanı, şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine oradakiler: —Ey Ebu Ali! Amelin ihlâslı ve doğru olanı da ne demektir, diye tekrar sual ettiler. Fudayl rahimehullah: —Bir amel ihlâsla yapılır ama doğru olmazsa, kabul edilmez. Aynı şekilde doğru olarak yapılır ama ihlâslı olmazsa, ihlâslı olana kadar kabul olmaz. Bir amelin ihlâslı olması yalnız Allah için yapılması, doğru olması da sünnete uygun olması anlamındadır, diye cevap verdi.
Ve yine her kim ‗Lâ ilâhe illallâh‘ derse, yani:
* Allah‘tan başka kanun koyan tanımıyorum, * Allah‘tan başka her kurumun egemenliğini reddediyorum, * Hâkimiyetin kayıtsız şartsız Allah‘a ait olduğuna inanıyo-rum, * Hayatıma Allah‘tan başkaları karışamaz, * Hayat düzenimi Allah‘tan başkaları belirleyemez, * Ev hayatımın, iş hayatımın, siyasi hayatımın, sosyal hayatımın kanunlarını yalnızca Allah tayin eder, * İbadet ve itaatim yalnız Allah‘adır, * Duâmı yalnız Allah‘a yaparım, * Yardımı, medetimi yalnız Allah‘tan beklerim, * Hakiki anlamda yalnız Allah‘tan korkarım, * Sevgim, muhabbetim ve tevekkülüm sadece Allah‘adır, * Fayda ve zararı sadece Allah verir… derse, işte o kimsedir cennete girmeyi hak eden ve o mübarek mekâna aday olan!
"Canımı elinde tutana (Allah’a) yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülüğü yasaklarsınız ya da Allah size katından bir ceza gönderir de sonra O’na dua edersiniz, duanıza icabet edilmez!" Tirmizi, Fiten 9
İsrâ’ya götürüldüğüm (Mi’râca çıkarıldığım) gece, dudakları ateşten makaslarla kesilen birtakım kimselerin yanından geçtim. —Bunlar kimlerdir ey Cibril, dedim. Bana şu cevabı verdi: —Bunlar dünya ehlinden olan hatiplerdir. İnsanlara iyiliği emrettikleri ve Kitab’ı okudukları halde bizzat kendilerini unutanlardır. Müsned i Ahmed ,3/120,231,239
Diğer bir hadiste de şöyle buyrulur: —Dikkat edin! Size, bana göre Deccal’den çok daha kaygı verici olan bir şeyi haber vereyim mi? Oradakiler: —Evet, dediler. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: —O, gizli şirktir. Kişi kalkıp namaz kılar ve kendisini gören birisi olduğu için namazını güzelleştirir.
Sayfa 40 - İbni Mace,4204 HadisKitabı okudu
144 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.