Hayatımızın en saklı yanlarını, sinirlerimizi uyararak veya düşlerimizde baştan aşağı gizli bir şiddette titreterek çok, çok erken yaşlarda belirleyen şey katıksız rastlantılar değil midir? Yoksa başlangıç daha da gerilerde midir; ileride ne olacağımızı ve neyin acısını çekeceğimizi biz daha beşikteyken bir kuş cıvıldayarak kulağımıza mı fısıldar?