Peyami Safa-Nazım kavgası da bu trajikomedi'nin son perdelerinden biri. Nazım, Peyami'ye kıyasla mutlu azınlığın temsilcisidir. Az çok ciddi bir tahsil görmüş, kanlı canlı, yakışıklı bir paşazade. Şımarık, küstah ve bahtiyar. Peyami doğuştan hasta, doğuştan yoksul. Nazım, parlak birkaç manzume yazarak, çevresinin büyük ilgisini fethetmiş. Peyami, büyük zekasına rağmen, kalemiyle kuyu kazmak zorunda. Bir kelimeyle Peyami'nin yeri sol, Nazım'ın sağ. Talihsiz Peyami ile aristokrat Nazım, kısa süren bir dostluktan sonra, birbirlerinin can düşmanı olurlar. Gladyatör döğüşüne bayılan işsiz güçsüz ve davasız çevreler, bu kini körükler. Darbeleri saymakla keyiflenenler, iki büyük zekanın birbirini hırpalayışını sadist bir zevkle takip ederken, düşünce hayatımız onulmaz yaralarından birini daha alır. Mefhumlar biraz daha karanlıklaşır. O dönemin en güçlü nesir üstadıyla en kabiliyetli şairi jurnalci derekesine düşerler. Peyami-Nazım ... lkisi de Türk dilinin eşsiz birer mimarı. Bize düşen, bu iki düşman kardeşi günahlarından sıyırarak anlamak ve muhabbetle bağrımıza basmaktır. Kendi yarattığımız kin, hepimizi yutacak kadar korkunç bir uçurum haline geldi. Bu aydın yamyamlığına bir son verelim.