1161. Sa'd İbni Ebû Vakkâs radıyallâhu anh şöyle dedi: Bir gün Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile beraber Medine’ye gitmek üzere Mekke’den yola çıkmıştık. Azverâ denen yere yaklaştığımızda Resûl-i Ekrem bineğinden indi. Sonra ellerini kaldırarak bir süre dua etti. Sonra secdeye kapandı, uzunca bir süre secdede kaldı. Tekrar ayağa
407 syf.
7/10 puan verdi
·
197 günde okudu
Bu kitap Şevket Süreyya Aydemir’in aslında otobiyografisi. “Şunu yaptım, şurada doğdum.”dan ziyade, hikâyesini romanlaştırarak anlatmış. Hani İlber Ortaylı’nın “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” isimli bir kitabı var ya, işte bu başlığa layık bir ömür olarak Şevket Bey’i gösterebiliriz. Emrah Safa Gürkan da o dönemin insanlarını anlatırken nasıl hızlı
Suyu Arayan Adam
Suyu Arayan AdamŞevket Süreyya Aydemir · Remzi Kitapevi · 20213,420 okunma
Reklam
Çocukluğumuz
Hiçbir art niyetin olmadığı bir dönemdi, çocukluğumuz. Çoğu zaman yalınayak gezerdik. Öyle guruplaşma falan yoktu, çıkardık evden elimizde bir parça sac ekmeği kime rastlarsak onunla bölüşür devam ederdik yolumuza. Cebimizde sapan, kibrit, çakı ve ip eksik olmazdı. Günümüz tarlada bayırda geçerdi. Hangi bağ kimin, hangi bahçe, bostan nerede önemsizdi. Hepsi bizimdi sonuçta. Çoğu zaman karnımız dut, karpuz, kavun, domates, salatalık, üzüm vs. Artık mevsim ne mevsimiyse onunla doyardı. Onlarca çeşit yenilebilir ot bilirdik. Bazen birer serçe vururduk sapanla, bazen teleme yapar; keçi ve incir sütü karıştırarak, yerdik. Temizdi kalbimiz mesela hiç unutmam bazen dere kenarına dizilir işerdik. En fazla kim sünnetli kim değil ona bakar, ya da kim en uzağa işleyecek diye yarışırdık. Pek aklımıza gelmezdi dereye işerken az aşağıda derenin içinde yün yıkayan annelerimiz. Kızlarla mesela; sadece oyun oynardık başka şey gelmezdi aklımıza. Hangimiz zengin hangimiz fakir onun da bir önemi yoktu. Çünkü yaşadığımız hayatta paranın yeri yoktu ama babası olmayan çocukların her zaman bir ayrıcalığı, önceliği vardı. Büyüklerimizden öyle görmüş, öyle öğrenmiştik. Güzeldi çocuk olmak. Borcumuz yoktu kimseye, sevda özlem, arzu vs. nedir bilmezdik. İşsizlik, stres kavga dövüş nedir onu da bilmezdik. En acımasız kavgamiz güreşmekti. Sırtı yere gelen pes eder, hayat kaldığı yerden güle oynaya devam ederdi. Fakat en büyük hayalimiz büyümekti. Büyüyünce o günleri arayacağımızı, özleyeceğimizi bilmeden... Kays Mahfi
Bir zamanlar Basra vilayetinin halkı İbrahim-i Edhem hazretlerine müracaat ederek dualarının kabul olunmadığından şikayet etmişler. "Halbuki Cenâb-ı Hakk'ın duaların kabul olunacağına dair sözü vardır." demişler. İbrahim-i Edhem hazretleri cevaben şöyle buyurmuşlar: "On şeyden dolayı sizin kalpleriniz ölmüştür. Tabiatiyle
Sayfa 46 - Server yayınları (1.cilt)Kitabı okuyor
...Ve SON...
Bu insanlar bir halktır, yaşayan bir halktır bir güruh değil, tam tersine dünyanın dördüncü büyük askeri gücüne karşı taşlarla, sapanlarla mücadele veren bilinçli bir halktır. Onlara olan borcumuz en azından devrimci mücadelelerine göste­receğimiz bağlılıktır ve bu mücadele Akdeniz'den İran Körfezi'ne, Mısır nehrinden Fırat'a, oradan da -Siyonist zalimlerin hep söyledikleri gibi- "daha ötelere" yayılmadıkça hiçbir zaman tamamlanmış sayılmayacak­tır.
Sayfa 125 - Kardelen YayınlarıKitabı okudu
Bazı gelişimsel aşamaların zamanında gerçekleşmesi Elbette önemli ancak Unutmamak gerekir ki hayat telafi ile beslenir ve sökülüp yeniden örülmenin dinlenip yeniden yürümenin silinip yeniden çizilmenin Ahengi ile rengini bulur. . Içimde kaldı cümlelerine bu ifade yani içinde kaldı ifadesi hayat boyu istenilmeyen bir işi en iyi şekilde yapmak
Reklam
176 syf.
9/10 puan verdi
Ancak iz bırakan öğretmenler kalıcı olur.
Öğretmenler, çocukların bedenlerinde değil, kalplerinde ve ruhlarında kalıcı izler bırakmalı, ve bu izler müspet izler olmalı… *** "Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik. Hepsi de onu yüklenmekten kaçındı ve ondan korktu. İnsan ise onu yüklendi.”  (Ahzâb Suresi, 33/72) Bu ayetten de anlaşılacağı üzere, insan emaneti yüklenendir,
Yeni Nesil Öğretmen Olmak
Yeni Nesil Öğretmen OlmakMetin Özdamarlar · Timaş Yayınları · 2022557 okunma
Hakikat merkezli tarih ve kültür okumalarının en açık seçik ifadelerinden birini, Müslümanların ilk filozofu kabul edilen Kindî'de buluyoruz: Hak bilirliğin gereği olarak bize düşen, hakiki ve ciddi konularda kendilerinden büyük ölç0de yararlandıklarımız şöyle dursun, basit ve küçük ölçüde yararlandıklarımızı dahi karalamamaktır.. Özellikle şu husus bizce ve dilimizi konuşmayan bizden önceki seçkin felsefecilerce çok iyi bilinmektedir ki, ne bir kişi ne de bir topluluk kendi çabasıyla gerçeği tam olarak kuşatabilmiştir. Çabaları sonucunda bunlar ya gerçek adına bir şey elde edememişler, ya da gerçekle kıyaslanınca çok az şey elde edebilmişlerdir. Fakat her birinin gerçek adına elde ettiği o azıcık bilgiler bir araya toplanınca büyük bir değer oluşturmuştur. O halde bize gerçeği büyük ölçüde getirenler bir yana, onu azıcık olarak ulaştıranlara da şükür borcumuz büyük olmalı... Bir kimsenin ömrü ne kadar uzun, çalışması ne kadar ciddi ve yoğun, fikri de ne kadar ince olursa olsun, zaman olarak kendisini kat kat aşan bu birikimi hayatı boyunca elde etmesi mümkün değildir... Nereden gelirse gelsin, ister bize uzak ve karşıt milletlerden gelsin, gerçeğin güzelliğini beyan için gerçekten daha değerli bir şey yoktur.
Sayfa 60 - İnsanKitabı okudu
480 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
"...ben Türküm..." Eğer bir kitap benim atalarımı da anlatıyorsa ne mutlu bana! Büyük dedem savaşta aşık olmuş. Vatana dönerken de sevdiğini yanında getirmiş. Böylece soyumuz göçmenlikle buluşmuş. Gelelim kitabımıza; tarih olarak Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’nı konu eden bu eser, Goriçkalı Zülfikar Bey karakteriyle dönemi biz okurlara yaşatıyor. Zülfikar Bey, kitapta, Makedonya’nın son Osmanlı Bey'i olarak ifade ediliyor. Viran Dağlar kitabında Makedonya coğrafyasını bizlere o dönemin tarihiyle yaşatması nedeniyle de ayrıca tarih kitabı niteliğinde.   Yazar, dönemin sosyal ve politik durumunu, geleneklerini, bitki örtüsünü, kıyafetlerini de kitapta anlatıyor. Hele ki aşk; katıksız...  Savaşın yol açtığı acıları, göçleri, vatan sevgisini işleyen bu roman, pek çok edebiyat ödülüne de layık görülmüş. Bir insan düşünün; doğru, dürüst, çalışkan, iyiliksever, tüm canlılara iyi davranan, cömert, vatanını seven... İşte kahramanımız böyle bir insan. Düşmanının bile hayran olduğu bu insana zarar en yakınlarından geliyor. Kitabın son kısmını ağlayarak bitirdim. Kitapta Atam, Bursa, Beyaz Kule'den bahsedilmesi ise ayrıca hoşuma gitti. Çocukluğumda Rum'u, Arnavut'u, Çerkez'i, Gürcü'sü, Pomağı hep birlikte yaşardık. Kimse kimseye zarar vermezdi. Aksine tüm kutsal günlerde birlikte olurduk. İşte neler olduğunun başlangıcını bu kitapla öğreniyoruz. Bu vatan çok zor şartlarda bağımsızlığını kazanmış. Zülfikar Bey gibi nice şanlı askere vatan borcumuz var. Yeter ki unutmayalım... Velhasıl kelam; ben kitabı çok beğendim. Takdir sizin. Keyifli okumalar dilerim.
Viran Dağlar
Viran DağlarNecati Cumalı · Çağdaş Yayınları · 1996367 okunma
#TroyKartaGeçiyoruz
Kardeşlerim, en büyük boykot çalışmasına başlıyoruz. Tüm gücümüzle destek olup yayalım olur mu? Etiketimiz👉 #TroyKartaGeçiyoruz yahudi sermayesinin en büyük geliri finansal ödeme sistemleridir. Bu sayede yaptığımız bütün harcamalardan paylarını alırlar. Bu ödeme yöntemleri alanında yapacağımız boykot, siyonistlere vurulacak en büyük darbedir.
Reklam
Machiavelli
Papalığın gücüne ilişkin Söylevler'deki değerlendirme daha uzun ve daha içtendir. Burada, öne çıkan kişileri etik bir hiyerarşiye sokarak işe başlar. En iyileri, diyor, dinlerin kurucularıdır; sonra monarşilerin ya da cumhuriyetlerin kurucuları gelir; sonra da edipler. Bunlar iyidir; ama dini ortadan kaldıranlar, cumhuriyetleri ya da krallıkları yıkanlar, erdem ya da edebiyat düşmanları kötüdür. Julius Caesar da dahil olmak üzere, tiranlık kuranlar kötüdür; diğer yanda Brutus, iyidir. (Bu görüş ile Dante'nin görüşü arasındaki karşıtlık, klasik edebiyatın etkisini gösterir.) Doğru olduğu için değil, toplumsal bir çimento olduğu için dinin devlette seçkin bir yeri olması gerektiğini savunur: Romalılar kehanetlere inanıyormuş gibi davranıp, onlara aldırmayanları cezalandırmakta haklıydı. Kendi zamanındaki Kiliseye iki eleştirisi vardır: Sahip olduğu kötü yönelimiyle dini inancı zayıflatmıştır ve papaların dünyevi iktidarı ve bunun ilham verdiği politika İtalya'nın birleşmesini önlemektedir. Bu eleştiriler güçlü bir biçimde ifade edilir. “Halk, dinimizin başı olan Roma Kilisesine ne kadar çok yaklaşırsa, o kadar az dindar olur... Yıkımı ve cezasını bulması yakındır... Biz İtalyanlar dinsiz ve kötü olmamızı Roma Kilisesine ve onun rahiplerine borçluyuz; ama ona daha büyük ve yıkımımıza neden olacak bir borcumuz daha var, yani Kilisenin ülkemizi parçalı durumda tutması ve hâlâ tutmaya devam etmesi.
Falih Rıfkı Atay
_Çocukluğumuzda Türk, kaba ve yabani demekti. İslam ümmetinden, Osmanlı idik. Vatan sözü yasaktı. Padişahın kulları idik. Okul çıkışında ’Padişahım çok yaşa’ diye bağırırdık. Arap’a Arap, Arnavut’a Arnavut, Rum’a Rum, fakat kendimize Osmanlı derdik. Bütün ekonomi, bütün iç ve dış ticaret, bakkallara kadar çarşılarımız, kadrolarında bir tek Türk
132 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.