Düğünü olacağı gün sevdiği adamın öldürülmesi ile,okuyanı esir alıyor Delal'in hikayesi.Ateşlerin en büyüğüne düşen gençliğinin küllerinden doğuyor kitap.Tam bundan daha büyük acı yoktur dediğiniz yerden,tam herşeyin sonu burası sandığınız yerden,işte tam ordan yürüyor kalem.Sevdiğinin ölümüne mi,törenin gereğine mi yansın;bu levirat evliliğini mi kabul etsin,hiç tanımadığı bir adama mı kurban etsin kendini;bilemiyor Delal,bilemiyor okuyucu.
Irgat Mamo'nun oğlu topal Baran üzerine yaptığı anlaşma yanışı mı olacak Yağmurun Gelini'nin,yeni bir hayata uyanışı mı.Sevdaya mı kurban edilir yaşamak,yoksa yaşamak mıdır zamanla kurban eden vuslatsız sevdaları.
Delal'in arafında gözyaşı döken bir kalem,Mamo'nun öğütlerinde saklanmış bir hazine,taşlı aşları gözünü kırpmadan yediren şükran duygusu,yatağa gizlice bırakılan somuna sarılmış sevda.Kadın ama en güçlüsünden,baba ama en bilgesinden,sevda ama en amansızından,ölüm ama en zamansızından.Ve umut.Kışı yazarken baharı,geceyi yazarken sabahı satırlar arasına saklamayı unutmayan Sinan AKYÜZ'den yine gerçek bir yaşam öyküsü,yine bir umut romanı.
Iğdır'lı yazarımız;şiveyi,yöreyi,adeti töreyi de su gibi akan üslubu ve kusursuz bir ustalıkla işlemiş satırlara;Piruze,İncir Kuşları,Şahika&Feraye romanlarında olduğu gibi yine güçlü kadın portresini taçlandırmış.Ayrıca kapağı ve sayfa düzenlemesiyle Alfa Yayınları da çok iyi bir iş çıkarmış.Tavsiye ederim.