Kendini insanlığa adarken, bir o kadar uzaklaşma tezatlığı... Bir insana tutunmak isterken bir kaç kelimeye, kitaba tutunuruz. İnsan insana tutunamaz; bu kabullenişi yaşar ve tutunuruz müziklere. Şiirlere tutunuruz. Tutunuruz bir yalnızlığa. Ve ardına oluşan münzevi* yaşamımızda; "Mücadele etmemizin sebebi dünyayı değiştirmek için değil, dünyanın bizi değiştirmemesi için." Bu yaşamda ne istediğini bilmeyen ama ne istemediğini bilen bir kitleyiz. Ve bizim zehirlenmemiş çağın insanları arasında, bu boş dünyada bu kadar dolu olduğumuzun zannedip*, fark ettiğimizde farkında olunduğumuz yanılgımız en büyük yanılgımızdı aslında. *Münzevi: Uzak yaşam sürdüren kimse. *Zannetmek: Kendi içimizde doğruluğuna inandıklarımızın sancılı yok oluşu...
Unutma, insan sadece para kazanmak, ailesinin geçimine katkıda bulunmak ve zorunda olduğu için üretmez. En büyük yanılgımız bu. Bu ülkenin kadınlarının en büyük yanılgısı belki de. “Çok şükür ihtiyacımız yok, neden çalışayım?”, “Eşim iyi kazanıyor, benim çalışmama gerek yok”... Tanıdık geldi mi bu cümleler. Ayırdına varamadığımız şey şu: Kadın üretebildiği, düşünebildiği, fayda sağlayabildiği için de çalışır, içinde bir potansiyel olduğu için ve bu potansiyeli açığa çıkartarak başka insanlara da fayda sağlayabileceği için de üretir. Gününü evde boncuklu havlu işleyip satarak geçiren ev hanımının yaptığı iş, belki bir şirketin ceo’sundan daha küçük ama asla daha değersiz değil. Diyeceksiniz ki, fayda bunun neresinde? En büyük fayda kendine, kendi ruhuna... İşe yaramak için illa atomu parçalaman gerekmez, dünyanın senin attığın her faydalı adıma ihtiyacı var.
Reklam
Bizim en büyük yanılgımız Neşet Ertaş'ın da dediği gibi "Dünyayı gönlümüzce olacak sanmamız..."
Bunları çikolatalı sütlaç yaparken düşündüm. Makul mü? :)
Klişelerin dışına çıkamamak da bir çeşit konfor bataklığı değil midir? Yanılmış olmaktan korkmak en büyük yanılgımız belki. Zihnin sınırı ne, evrenin sınırı ne? Denemeden sınırı, haddi nereden bileceğiz? Küçücük çocuğun çizdiği resimdeki olmazsa olmazları; ev, nehir, kuşlar, bulutlar, güneş ha bir de evin yanında tek başına bir ağaç. Bunları bu çocuklara kim öğretti? Ve bunlar neden “aferin”lenmekte? Küçük küçük gölcükler yapsa mesela, çizdiği ev karelerden ve dikdörtgenlerden oluşmasa, resimde hiçbir şeyin simetrisi bulunmasa, resmin gerçekliklikle ilintisi olmasa hatta… Çirkin midir bu resim? Oğuzcum Atay geldi aklıma burada. Kötü bir resim asarız korkusuyla hiç resim asmıyoruz çoğu zaman sanki. Ama kötülük, iyilik… Kime göre, neye göre?
196 syf.
·
Puan vermedi
·
16 saatte okudu
Her kadının okuyup en azından içinden bir kaç cümle alıp hayatına entegre etmesi gereken bir kitap...Bazen bazı olaylara o kadar kör olmak istiyoruz ki gerçekten gözümüzü kapattığımız da değişeceğini düşünüyoruz.En büyük yanılgımız burda başlıyor.Bir şekilde hayattan keyif alamaz kendi düşüncelerimizi beyan edemez duruma geliyoruz. Bir hayat var ve bunu her birey kendi için yaşamalı hayat feda edilmeyecek veya insiyatife bırakılmayacak kadar değerli. Kendimize vermediğimiz değeri başkasının bize vermesini de bekleyemeyiz.Bu kitap farklı bir pencere açıp belki de oraya bakmanıza cesaret verecektir. Denemeye değer...
Aslında Aşk da Yok
Aslında Aşk da YokDuygu Asena · Doğan Kitap · 20081,009 okunma
"Delikanlım! / sen ki, ya bir köşe başında / kan sızarak kaşından / gebereceksin, / ya da bir darağacında can vereceksin. / İyi bak yıldızlara / onları göremezsin belki bir daha..." Deniz, Nâzım'ın bu şiirini çok okurdu, yasal imkânları olsaydı bu maceraya girmezdi. En büyük yanılgımız gençliğin heyecanının kitlelerde de olduğunu sanmaktı.
Sayfa 26 - Metis Yayınları
Reklam
Her birimiz bir dünya kurarız içimizde; senaryolar çizer, roller biçeriz... Ne var ki kendimize bile yakalanmaktan kurtulamadığımıza şahit oluruz. Aslında en büyük yanılgımız ; kendi gerçekliğimizi hakikat bilmemiz ve bundan asla şüphe etmememizdir.
Şöyle bir söz vardı ; Ben çiçeklerin samimiyetine inanıyorum, ister tenekeye ekin ister en pahalı saksılara, emeğiniz kadar güzelleşiyorlar diyordu. Bizde sevgimizi yanı başımızdaki toprağa değilde dağdaki taşlara ekmeye çalıştık. Mutluluğu hep bir dağın arkasına bakarak orada zannettik, işte en büyük yanılgımız buydu. ..
Abdurrahim Karakoç
Abdurrahim Karakoç
'un dediği gibi ; "Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun."
Fani olanı fani ile bakileştirme çabası hiçbir sonuç vermi­yordu. En büyük yanılgımız burada başlıyordu.
Şöyle bir söz vardı ;Ben çiçeklerin samimiyetine inanıyorum, ister tenekeye ekin ister en pahalı saksılara, emeğiniz kadar güzelleşiyorlar diyordu. Bizde sevgimizi yanı başımızdaki toprağa değilde dağdaki taşlara ekmeye çalıştık. Mutluluğu hep bir dağın arkasına bakarak orada zannettik, işte en büyük yanılgımız buydu. ..🫧
Reklam
... Şu hayattaki en büyük yanılgımız: Anlamayı reddetmek… .
Resim