380 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Abartılmış kitlelere hitap etmek uğruna edebi değer atfedilmeyen öykülenen romanlar kolay okunduğunu ve okuru düşündürmediğini düşünürüm, çevremden duyduklarım ve deneyimlediğim kadarıyla ki yıllar önce hep bestseller bölümünden kitap satın alırdım, Sıkı kitap severler, tutkulu edebiyat okurları kitapçıların bestseller bölümlerinden uzak durmaya çalışır çünkü “sabun köpüğü” diye nitelendirilir. Bu kitaplara, güzel cümlelerin, derinlikli konuların, edebi eserlerin tadına varmış okurlar tarafından genellikle önyargıyla yaklaşılır. Bu kitapta ülkemizde 
Gülseren Budayıcıoğlu piyasada reklamları her kanalda “Gerçek hayattan uyarlanmıştır” ibareleri yazara, dizilerine hep antipatik baktım. Ne kadarda yanılmışım. 
Irvin D. Yalom okuduktan sonra ki 
Nietzsche Ağladığında hayatımda yer etti,Ve merakımdan Gülseren Budayıcıoğlu okudum ve beğendim yazarın diğer kitaplarınıda kısa zamanda arka arkaya okuyacağım.
- “Dr. Irvin Yalom bütün içtenliği ve samimiyetiyle hastalarıyla yaptığı psikoterapi seanslarını en ince detaylarıyla yazdı. Onu çok eleştirenler ya da benim gibi alkışlayanlar oldu ama en önemlisi, büyük bir okuyucu kitlesi Yalom’u okudu ve ondan çok şey öğrendi.” (Yazar notu)… Evet önyargılı davranıp bende kızmıştım ve evet her ikisinden çok güzel şeyler öğrendim.
Kitap psikolojik olmanın ötesinde edebi eser düşünce ve hayat felsefesi ile harmanlanmış. Ve hiç bir Latince kelime ve felsefi terim yoktu hayatın içindeki kelimeler ile bizlere hayatı: net, anlaşılabilir, hissettirecek şekilde vermiş. Her okuyucu yaşam tarzına, bakış açısına, algılama tarzına göre farklı anlamlar elbette çıkarabilir. İyi okumalar diliyorum.
İnceleme Yazmak Zorunda Değilsiniz...
Herkese merhaba.
Bizim için küçük yapan için çok büyük bir sorundan bahsetmek istiyorum. Okunan kitapların sağdan soldan kopyalanarak alınan incelemelerinden. Bu şekildeki okurların neyi ıspat etmek istediklerini anlamış değilim ve inanın sadece kendilerini kandırmaktan öte bir şey yaptıklarını sanmıyorum.
İki gündür iki farklı kadın arkadaşın
Biyografik türden bir eser olan 
Aşkın Gözyaşları , yayımlandığı tarihten beri en çok satanlar arasında yerini koruyor. Kitabın isminden dolayı daha çok karşı cinse aşk içeren yada sizi Allah'a götüren bir kitap olduğu düşünülebilir ama tamamen bir yanılgıdır.
Tebrizli Şems'in hayatını ve Mevlana ile olan aşkını okuyoruz. Kitabı genel olarak beğenmeme rağmen anlatımı bayağı geldi. Yani aynı cinsin birbirine bu denli bağlı olması ve aşk duyması tuhaf geldi. Gerçekte aralarındaki ilişki nasıldı bilemiyorum ama kitapta biraz abartılmış buldum. Şems'in çocukluk ve gençlik yıllarını kısa ve açıklayıcı bi anlatımla okuduktan sonra yazarımız akabinde Şems'in altmışlı yıllarına yani Mevlana'yla rastlaştıkları, birbirlerinden habersiz birbirlerini ararken ki döneme geçiyor ve asıl hikaye de orada başlıyor.
Kitapta vaaz ile ilgili bi yere değinilmiş ve vaazı başkalaştırmayı ve hatta vaazdan vezgeçmesini söylemesi beni rahatsız etti. Şöyle de bir cümle kullanılmış "... dramatize et vaazını.", "Bu millet ağlayan, ağlatan hitaptan haz alır.". Halkın anlayışına göre değilde, olması gerektiği gibi anlatılmasını beklerdim tasavvuf alimi Şems'ten.
Daha önce Tebrizli Şems hakkında kitap okumadıysanız bu ilk olacaksa, başka kitaplardan da yararlanmanızı tavsiye ederim. Serisinin ilk kitabı olan kitabı bitirdiğime göre ikinci kitaba geçebilirim (:.
Keyifli okumalar...
