Benim için vazgeçilmez üç Peyami Safa kitabı var. Birincisi kesinlikle "Yalnızız",
İkincisi " Matmazel Noraliya'nın Koltuğu"
Üçüncüsü ise " Bir Tereddüdün Romanı"
Okuduğum dokuzuncu Peyami Safa kitabıydı. Yazarın üslubunu,kalemini kimi yerlerdeki bakış açısını ciddi anlamda çok beğeniyorum. Ancak bu saydığım 3 kitap dışındaki "Şimşek" kitabı da dahil olmak üzere diğer okuduğum kitapların konusu, eleştirisi,bakış açısı aynı. Sanki başka isimler ile aynı romanları okuyorsunuz. Peyami Safa'da her zaman bir kültürel yozlaşma eleştirisi, batılılaşma eşittir ahlaksızlaşma tezi ya da kadının ahlaki değerlerinin kayboluşu konusu ağır basıyor. Bu bir süre sonra özellikle benim açımdan Peyami Safa okuyan okuru sıkıyor. Çünkü aynı tez, aynı bakış açısı . Kısacası "Şimşek" de benim için bunu hissettirdi. Konu en başından en sonuna kadar sıktı beni. Pervin'in ne yaptığını bilmezliği, Sacid' in bir dayidan çok bir canavar olma çabası yani yazarın zorlama bir zampara dayı figürü oluşturma çabası beni kitaptan uzaklaştırdı. "Müfhid" ah Müfid
Zorlama bir nevrozluydu bence oda. Yine Peyami Safa'nin bir hastalıklı kahramaniydi diyebilirim. Yani şimşek ile birlikte benim için Peyami Safa defteri kapandı. Üç harika kitabı yine de benim en çok sevdiğim yazarlar icinde yer almasını sağlıyor. Bazı yazarlar iyi ki yazarlar değil mi?