HİÇBİR YOLU YOK GİBİ GELDİĞİNDE
Sorunumuzun hiçbir çözümü olmadığına inanmaya izin verirsek, korku devreye girecektir. "Mümkün değil, bu sorunu çözmenin bir yolu yok" dediğimizi ya da başkalarının dediğini çok duymuşuzdur. Sırf o yolu bilmiyoruz diye gerçekten bir yol olmadığı anlamı çıkmaz. İsa, "Yol...Ben'im" dedi (Yuhanna 14:6). Yeşaya,
Sayfa 136 - GDKKitabı okuyor
Ey şiir ne çok acı var içinde...ne çok kırılmış kalbin
GENELEV MEKTUPLARI I. Tenime yabancılaştım, etime Göğsüme kollarıma kalçalarıma Bacaklarıma yabancılaştım. Saçlarım o eski güzelliğini Çoktan yitirdi
Sayfa 30 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Yahudi halkı adına Filistin'in biteviye talan edilmesi; Kitab-ı Mukaddes, Siyonist ideoloji ve (denizaşırı destekçileriyle beraber) İsrail devleti arasındaki manevi, ideolojik, kültürel ve uygulamalı sürekliliğin bir parçasıdır. Her ikisi de başarılı siyasi sistemler olan İsrail ve Siyonizm, Yahudi kutsal metinlerinde İbrani Tanrısı
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
"Eski bir geleneğe göre Cengiz Han'a en yakın olanlar öldükleri zaman Altay Dağı'na gömülürler. Ne kadar uzakta ölürlerse ölsünler, isterse yüz günlük mesafede olsunlar, büyük bir törenle Altay Dağı'na cenazeleri götürülür ve burada gömülür. Bir Han ölürse, cenazesi törenle gömülmek için Altay Dağı'na götürülürken, yolda karşılarına çıkan kim olursa onu hemen kılıçtan geçiriyorlar. Bir söylentiye göre, Möngke Kaan'ın cenazesi Altay Dağı'na götürülürken, mezar yerine varıncaya kadar yolda tahminen yirmi bin kişinin kafası uçurulmuştur.."
Sayfa 57 - Kronik KitapKitabı okuyor
Düşündüm: Yaşamda bir an geliyor, tanıdığın insanlar arasında ölüler canlılardan çok oluyor. Ve beyin başka yüz hatlarını, başka ifadeleri kabul etmeye yanaşmıyor; rastladığı bütün yeni yüzlere eski izlerin damgasını vurup her birine en uygun maskeyi buluyor.
Reklam
630'da İmparator T'ai-tsong tarafından yıkılmış olan Doğu Tukyuları Hanlığı, eski hükümdar ailesinden gelme biri, Koşo Çaydam kitabesinin İlteriş Kağan (Elterich Qaghan) adıyla yücelttiği Kutluğ Kağan (Kutlug mesut) idaresinde yeniden teşekkül etti. Kutluğ'un kendi oğluna borçlu olduğumuz kitabe, Orhon Türk Hanlığı'nın
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Katharine ve Margaret (Doğum kontrol hapı)
1921 yılında New York'ta, kırk yaşında iki kadın oturup birbirlerini izliyorlardı. Margaret Sanger ve Katharine Dexter McCormick, değişik Amerikalılardı, yüzyılın ilerleyen dönemlerinde kadınların hayatlarını değiştirmek için herhangi bir Amerikalı ya da Avrupalı siyasetçiden çok daha fazlasını yapacaklardı. Amaçları, kadınların kendi
Sayfa 501 - Yakamoz KitapKitabı okudu
Lenin…
Lenin Türkiye'de olup bitenleri çok iyi biliyordu: "Mustafa Kemal Paşa, tabii ki sosyalist değildir," diyordu Lenin, "ama görülüyor ki, iyi bir örgütçü, yetenekli bir komutan, burjuva-ulusal devrimini yürütüyor, ilerici bir insan, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist devrimimizin önemini anlamış olup, Sovyet Rusya'ya karşı olumlu davranıyor. O, istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum. Halkın ona inandığını söylüyorlar. Ona yardım etmek, yani Türk halkına yardım etmek gerekiyor... Türk hükümetine, Türk halkına saygı gösteriniz. Büyüklük taslamayınız. Onların işlerine karışmayınız. İngiltere onların üzerine Yunanistan'ı saldırttı. İngiltere ile Amerika bizim üzerimize de sürü ile memleket saldırttı. Gerçi kendimiz de yoksul isek de Türkiye'ye maddi yardımda bulunabiliriz. Bunu yapmamız gereklidir. Moral yardımı, yakınlık, dostluk, üç kat değeri olan bir yardımdır. Böylece, Türk halkı yalnız olmadığını hissetmiş olacaktır... Çarlık Rusyası, yüz yıllar boyunca Türkiye ile savaşmıştır. Bu elbette halkın belleğinde derin izler bırakmıştır. Bu halkın içinde Rusya'nın Türkiye'nin amansız düşmanı olduğuna ilişkin propoganda yapılmıştır... Bilirsiniz ki güvensizlik yavaş geçer. Eski Çarlık Rusyası ile Sovyet Rusya arasındaki ayrımı, sözle değil işle göstermek ve anlatmak gerekmektedir. En önemlisi halka saygı göstermektir.."
Sayfa 28 - Lenin'in Aralov'a sözleri...Kitabı okuyor
Reklam
Bence dee
Hoş geldin faslından sonra hemen kolonya ikram edildi. Aptalca gelebilir, ama gitgide kaybolmaya yüz tutan bu eski geleneklerle her karşılaştığımda içim ısınır, büyük bir mutluluk duyardım. Mis gibi limon kolonyası kapladı küçük salonun her yerini.
Ama kasabanın değişmeyen, hatta büsbütün canlanan bir yö­nü de vardı: Gavur Mahallesi. Tekke Deresi'ne doğru sokulan bu kargir ve kiremit damlı evlerde hava bambaşka idi. Akşehir'i saran çöküntüye karşı bu mahalle gün gün dinçleşiyordu. Yatsıyla birlikte kasaba o de­liksiz karanlığının içinde mezar uykusuna dalar, fakat bu evler­de pencereler turuncu turuncu bakardı ve Minas'ın, Yorgo'nun meyhanelerinden sokağa kahkahalar, şarkılar, gitar ve ud ses­leri taşardı. Çok geç vakitlerde sahipsiz sokakların sessizliği­ni naralar, Rumca ve Ermenice naralar parça parça, delik deşik ederdi. Ve beşikteki çocukların, kanıayaklı kızcağızların kork­mamaları lazımdı. Korkmaya hakları yoktu; çünkü yalnız so­kaklar değil, bütün kasaba bütün memleket sahipsizdi. Sahibini yitirmiş, kimin sahip çıkacağı, nasıl bir sahibin çıkacağı bi­linmiyordu. Bir vakitler Mumcu Mustafa'nın, Akağa'nın veya Hacı Küçü­ğün, hatta Nalband Mustafa'nın önünde elpençe divan duran, gülümsemekten, hayhay demekten başka bir şey bilmeyen, so­kaklarda başları saygılı saygılı öne eğik geçen Ligorlar, Minas­lar, Bapkumlar ve ötekilere bir hal olmuştu. Sanki onlar kral, ötekiler köle idi, en iy tutumları sadece yüz vermemekti artık. Eski günlere dayanan teklifler en azından yılışık bir alayla kar­şılanıyordu. Acaba yeni sahip, yeni efendi bunlar mı idi veya bunlar mı olacaktı?
Bayramlaşmaya dair…
Halbuki gidip ziyaret edilemiyorsa, en azından telefon açarak birkaç cümleyle bile kendini hatırlatmak ve muhatabını da unutmadığını göstermek düşünülebilir. Tabii en güzeli vaktini ve mekânını doğru seçerek ziyaret etmektir. Eski tabirle “gıyabiyi vicahiye çevirmek” yani “rû be rû” yüz yüze görüşmek, büyüğün hayır duasını almaktır.
Sayfa 145
Artık dursana Hikmet. Bir insanla olsun tanışırken, kısa bir süre için, kendini korumasını öğren. Ben neden böyleyim albayım? Üzülme, biz emekliyiz; seni hoş görürüz. Ben de kendimi hoşgörüyle karşılamak istiyorum albayım. Uğraştıkça daha derin bir bataklığa gömüldüğümü hissediyorum. Başını kaldırdı: Sermet Bey gülümsüyordu, Hüsamettin Bey gülümsüyordu. Bağışladınız mı beni? Farketmediler bile. İnanmam, ihtiyatlı olmalıyım. Benim boş bulunduğumu ya da kuşkulandığımı kimse sezmemeli. Gülümsemelerine katılmalıyım. Ağzını oynatmaya hazırlandı, fakat gözler, bu karara uymadılar; hepsini geri aldı. Konuşuluyordu, Hikmet susuyordu. Kişiliği korumak için, bazen yaşamamak gerekiyor. Odayı, insanları, eşyayı görmüyordu. Burası gene de en rahat yer sayılır. Hayatın akışına kapılıp gitmemek için, bu geniş dünyada böyle bir gecekonduya sıkışmak mecburiyeti hasıl oluyordu albaylarım. Eski yaralar, albaylarım, üç yüz üçten kalma. Bana vurdular albaylarım, bana vuruluyordu. Merak etme Hikmet oğlum, sen düzelirsin. Öyle deniliyordu albaylarım, yarım kalmış generallerim; sen elbette bir yolunu bulursun diyorlardı.
Sayfa 68 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
"Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsan bir şey yapmalı, öyle bir şey ki ... Yoksa hiçbir şey yapmamalı. Düşünüyorum: Elimizden ne yapmak gelir? Hiç!..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.