Bir gün, aşkı açıklamak için, eğlenceli hikayeyi uydurmuş:
En başta, tanrılar insanları top şeklinde yaratmıştı. Her topun dört kolu, dört bacağı, dört ayağı, iki başı ve bir kız bir erkek olmak üzere iki de cinsiyeti vardı. Toplar istedikleri yönde yuvarlanabilirlerdi, çok mutluydular ve kendilerini çok güçlü hissediyorlardı. Bazen o kadar güçlü hissediyorlardı ki, kendilerini tanrıların yerine koydular. İşte o zaman, çağrılar buna katlanamadı. Öyle kızdılar ki, topların hepsinin ikiye bölmeye karar verdiler. O günden beri, insanlar mutluluğa kavuşmak için diğer yarılarına arayan yarım toplardır ;)
Bu hikaye, insanların niçin birbirlerine çekici geldiklerini, niçin aşık olduklarını, niye birlikte olmak istediklerini açıklamaya çalışıyor. Tanımlanabilmek, kendilerini yine o eski günlerdeki gibi mutlu ve güçlü hissedebilmek için.
Bu hikaye aynı zamanda, niçin herkesin birbirinin hoşuna gitmediğini daha açık açıklamak istiyor. Herkes, en baştaki yarısını arıyor ve bu nedenle de öne çıkan ilk kişiyi istemiyor.
Elbette söz konusu topların asla var olmadığını biliyoruz biz.
Ama, insanların birbirlerine bir biçimde çekici geldikleri ve birbirlerini rastgele seçmedikleri bir gerçek. Aşık olmak, birini seçmektir, sevilmek de seçilmektir.
Ne güzel! Çünkü insanlar, birbirlerinin hoşuna gitmek için hayal kuruyor ve çok güzel şeyler yaratıyorlar. Şiirler, aşk mektupları yazıyor, şarkılar söylüyorlar, makyaj, güzel giysileri keşfediyor, cevherler ve parfümler tasarlayıp üretiyorlar, müzik çalıyor, dans ediyor, yeni yeni güzel yemekler buluyorlar…