Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Bilmenin dört yolu vardır: uzun yaşamak, çok yer gezmek, kitap okumak (en kolayı budur) ve bilge insanlarla sohbet etmek (bu da en eğlencelisi)."
"Ben çok daha iyi yöntemler biliyorum, hukuk bu yüzden var ya da başka şeyler. En kolayı birini öldürmek ve kurtulmaktır ama ölüm onun için kolay bir kaçış olur. Daha iyi metotlar var..."
Sayfa 206Kitabı okudu
Reklam
"Tekerlekli boy aynalarıyız sokaklarda hepimiz, kime baksak, kendimiz. İşte bu yüzden, hep bir meşguliyet bulmak gerek, en kolayı değilse de en kârlısı da, sevmek."
Sayfa 83
"Bilmenin dört yolu vardır:Uzun yaşamak, çok yer gezmek, kitap okumak (en kolayı budur) ve bilge insanlarla sohbet etmek(bu da en eğlencelisi).
Başkasının çocuğu üzerinden vatanseverlik' en kolayı, ama aynı zamanda en korkakçasıdır. Çözümle ilgili bir sözü ve sorumluluğu olanlar, bu kolaycılığı hamasetle örtmeye kalkacak yerde, kanlı tabutun içinde cenaze namazının kılınmasını bekleyen o Mehmet'lerin yerinde kendi çocuğunu hayal ederek yola koyulmalıdır.
Sayfa 144 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Türkiye’den yakınmak yapılacakların en kolayı. Oysa hepimiz bir kenarından bu günah çemberine tutunmuş durumdayız. Koca bir ülke, adeta herkes birbirinin suçunu bildiği için kimsenin konuşmadığı bir suç şebekesi. Hepimiz bir merhamet yorgunluğundan mustaribiz. Toprağa ve insana merhamet etmeyi unutmuşuz. Küçücük yavruların psikopatik şiddetin yeni kurbanları olarak zuhur etmesi bu yüzden. Toprağı her zamankinden fazla kirlenmesi, insan ilişkilerindeki şüphe, ideolojik bezirgânlık bu yüzden. “Etik epistemolojiden önce gelir” demişti Emmanuel Levinas, “ötekinin tanınması ve geçerli kılınması, sorgu sual edilmesinden önce gelir.” “Gelin tanış olalım” demişti koca Yunus. Muhabbet ve merhamet yoksa, ahlak yoktur.
Reklam
Çok bilmenin dört yolu vardır: Uzun yaşamak, çok yer gezmek, kitap okumak (en kolayı da budur) ve bilge in­sanlarla sohbet etmek (bu da en eğlencelisi).
Kolayı var , netflikş :))
Televizyonun ta kendisi... Bu kolaycılık Seyircinin bu pasifliği ..." "Evet, açıyoruz, oturuyoruz ... " "Zaplıyoruz ... ""Bu dağınıklık ... " "En azından reklamlardan kaçmayı sağlıyor ." "Onu bile yapamıyoruz. Senkron programlar yapmışlar. Bir reklamdan kaçıyorsun, diğerinin üstüne düşüyorsun." "Bazen de aynısına rastlıyorsun!"
İsrail'e sövmek, işgalin kötülüğünden söz etmek, yaşanan dramları ortaya dökmek en kolayı. Müslümanlar olarak zihnimizi çalıştırmamız gereken nokta şu: Kudüs'e lâyık mıyız? Ona, hep eleştirdiğimiz diğerlerinden farklı olarak, şanına yaraşır şekilde muamele edebilecek miyiz? Bunun için ne yapmalıyız? Hazırlıklarımız var mı? Nesillerimiz bu bilinçte mi? Kudüs'ü tanıyor muyuz? Üzerinde çalışıyor muyuz?
Sayfa 109
Atalarımızın yaşadığı savanlarda ve ormanlarda yüksek kalorili tatlılar nadiren bulunurdu ve gıda da çok bol sayılmazdı. 30 bin yıl önce yaşayan sıradan bir avcı toplayıcının tek bir tatlı yiyeceğe erişimi vardı: olgunlaşmış meyve. Bir Taş Devri kadınının incirlerle dolu bir ağaç gördüğünde yapacağı en akıllıca şey, bunlardan olabildiğince fazla yemekti, ta ki o yöredeki bir banın grubu ağacı ele geçirene kadar. Yüksek kalorili yiyeceklerle tıkınmak bu yüzden genlerimize kazınmıştır. Bugün çok katlı apartmanlarda ağzına kadar dolu buzdolaplarıyla yaşıyor olabiliriz, ama DNA’mız hâlâ savanda yaşadığımızı zannediyor. İşte bugün bizim koca bir kap dondurmayı kaşıklamamazı ve bunun yanında jumbo boy kolayı hüpletmemeizi sağlayan şey budur.
Reklam
Nicedir dünya kötülükle uzlaşı içinde, nicedir kötülük Tanrı’nın bağışlayıcılığına güvendi. Pişmanlık duymak yetiyordu, her şeye izin vardı. Ve pişmanlık konusunda herkes kendini rahat hissediyordu. Zamanı gelince nasılsa pişmanlık duyulacaktı. O zamana kadar en kolayı kendini sıkıntıya sokmamaktı, gerisini Tanrı’nın bağışlayıcıılığı hallederdi nasılsa. Ama işte bu böyle süremezdi.
Memâlik-i Osmaniye.. Osmanlı Devleti... Lâftı bunlar, laftı artık. Minas, Ligor, Çerkez Reşid... Evet hepsi de birbirlerine kolları ile bağlıydılar, Salih de kollarının arasında ve kol atmıştı... Ama Ali Emmi'nin var sandığı o şey yoktu artık. Hilalin ortasında bir Salih vardır; tek kollu, yüzü paçavraya dönmüş bir Salih, dünyası çökmüş bir Salih!.. Şimdi artık Salih'ten beter veya Salih'ten bir parça iyi bir şey yoktu, tıpkı Salih gibi bir şey vardı. Tıpkı Salih gibi kolu kanadı kırılmış, dünyası yıkılmış bir şey. Adı ne idi bunun? Adı bile yoktu. Önce bunun adını koymalıydı da, yanılacaksa ondan sonra yanılmalı, bir şey yapılabilecekse ondan sonra neler yapılabileceğini düşünmeliydi. Ve Salih ne bu "Şey"in adını, ne de kendi adını bilebiliyordu. Bunları daha uzun zaman kasaba da bilemeyecekti. En kolayı, yani Salih'in adı bile uzun zaman kararlaştırılamayacak, ona kimi "Pantollu Salih" diyecek, kimi "Deli Fadiğin Salih", kimi "Niko'nun Salih", kimi de "Yüzsüz Salih" veya "Çolak Salih" diyecekti ve Salih kendisine bir "Gazi" diyeni ömrünün sonuna kadar bulamayacaktı.
Çığlık
"Gözüme dolan kolayı sildim. Marcie'nin yumruğunu indirdiği sağ gözüm acıyla sızlamaya başlamıştı. Mutluyum tenimin altına yayıldığını ve beni mavi-mor bir dövmeyle süslediğini hissedebiliyordum. Saçlarımdan kola damlıyordu ve en iyi bluzum yırtılmıştı. Moralim bozulmuş, yenilmiş ve... reddedilmiş hissediyordum. Patch, Marcie Millar'la yoluna devam etmişti. Marcie de bu gerçeği biraz önce ortaya koymuştu."
Sayfa 162 - Pegasus Yayınları
Kendinden olmayanı sindirmeyi amaçlayan güdümlü kültür değişmelerinin ilk adımı, muhatabını cezbeden önermelerdir. Ötüken çağlarında Çin bunu, tatlı dil ve o yumuşak ipekliyle, yani ikna ve menfaat araçlarıyla hayata geçirmişti. Sözü ve parayı devreye sokarak kendine yakın hâle getirdiklerini Çin denizde boğmuş idi. Kaşgarlı'nın zikrettiği
Sayfa 188 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
758 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.