Kıskançlık
Erkeklerini, hiçbir fırsat kaçırmayarak, güzel görmekten, aşktan, sevişmekten mahrum bırakan bu kadınlar, aynı zulmü kendi cinslerine de yaparlar. Tanıdıkları bir kadının başından kazara bir macera geçer, mesela bir 'mektubu' yakalanır, yahut da kocasından boşanıp diğer birine varırsa hepsi birden ona darılırlar ve dehşetle afaroz ederler. Aradan uzun seneler geçer, o kadını sokakta gördüler mi; yollarını değiştirirler, bazıları yüzüne tükürmeye kalkar, en insaflıları biraz acır, 'Ah, zavallı kötü oldu, alnının yazısı imiş' der. Semtimizde, 'Bir kadının en birinci görevi güzel olmaktır' sözünün nasıl tehlikeli bir yalan olduğunu pek iyi bilen anneler, kızlarını, ellerinden geldiği kadar güzellikten, şuhluktan, süsten, serbestlikten alıkoyarlar. Bu annelerin sokağa çıkarken kızlarının kulaklarına fısıldadıkları öğüdün değişmez modeli budur: 'Kızım! Peçeni indir. Ellerini çarşafın içine sok. Başını öyle yukarı kaldırma, aşifte diyecekler. Önüne bak. Fransız karıları gibi zıp zıp yürüme. Yavaş, yavaş. Göğsünü ileri çıkarma, arkamıza takılacaklar. Sana azgın diyecekler. Adın çıkacak. Evde kalacaksın, vs. vs...' Sonra, tanışan, görüşen her aile, sanki birbirlerinin doğal müfettişleridir. Sakın bir aile içinde küçük bir aşk macerası geçmesin. Rezalet, dedikodu birden göklere çıkar, kahramanlarını tefe korlar. Oğullarının ve kızlarının gizlice görüşmelerine, mektuplaşmalarına aldırmayan; göz yuman annelere bütün tanıdıkları, yine birden darılır; 'Ah, ayol kadın bu yaştan sonra boynuz dikiyor...' diye ondan iğrenirler.
Çağımızın en iyi dinleyicilerinden biri de Sigmund Freud'dur. Freud ile tanışan biri onun dinleme tarzını anlatıyor: "Beni o kadar çok etkiledi ki onu asla unutamayacağım. Hiç kimsede rastlamadığım niteliklere sahipti. Hiç böylesine yoğunlaşmış bir dikkat görmemiştim. Ruhun derinliklerine inmek gibi bir derdi yoktu. Gözleri ılımlı ve güleçti. Sesi alçak ve nazikti. Çok az hareket yapıyordu. Fakat bana gösterdiği ilgi, söylediğim her şeyi kötü ifade edilmiş bile olsa takdir etmesi, olağanüstüydü. Böyle bir ilgiyle dinlenmenin ne demek olduğunu tahmin bile edemezsiniz."
Reklam
Aralık 1941'de, Churchill'in itirazına rağmen Savaş Hükümeti, hapisteki bütün milletvekillerinin serbest bırakılması emrini vermişti. Nehru, beyhude yere, İngilizlerin kendisine, Hindistan'ı Müttefik Devlet yanında yer almasını sağlaması için fırsat vermesini bekliyordu. Fakat, daha sonra hürriyet aziz ilan edilmesi tamamen abesle
HER LANETİN BİR NEDENİ VARDIR
Lanetlerin ve bereketlerin yaşamımızda rasgele ve gelişigüzel bir işlevleri yoktur. Tam tersine bunların her ikisi de sonsuz, değişmeyen yasalara göre işlev görürler. Bu yasaları doğru bir şekilde anlayabilmek için yine Kutsal Kitap'a bakmamız gereklidir. Süleyman'ın Özdeyişleri 26:2'de Kral Süleyman lanetlerle ilgili bir ilkeyi
Sayfa 47 - Yeni Yaşam YayınlarıKitabı okudu
İnsan ve Sembolleri - Arketipler
_Rüyanızda şeytanla mücadele ettiğinizi gördüğünüzde fark edeceksinizdir ki mücadele ettiğiniz yalnızca kendinizdir. Düşünü gördüğümüz kimse, İçimizdeki diğer yandır. Tanrım şükürler olsun ki beni böyle yaratmamışsın. Düş, düşü gören kişiye değil, bir topluluğa, halka, insanların tümüne aittir. Gelecekteki kişiliğimiz çok önceden oradadır ama
_Psişe, insan zihninin, bilincinin ve bilinç dışının tamamıdır. Galaksilerin ardında tanrıyı aramayı hayal edemeyiz. Her şey psişenin ürünüdür. Eski yunanca'daki psyche sözcüğü, "kelebek" anlamına gelir." Latince'deki animus ruh ve anima can, eski yunanca anemos rüzgar sözcüğüyle aynı köktendir. _Vücudun merkezi de başta
Reklam
‘Kişisel öykülerimizi anlatma şeklimizin ruh sağlığının bir göstergesi ve habercisi olduğuna ikna oldum. Sık sık kurban oldukları, ama nadiren kötü sonuçların sorumluluğunu üstlendikleri hikayeler anlatan insanlar rahatsızlıklarını sürdürür. İyileşmek yerine başkalarını suçlamayı yeğlerler. Sorumluluklarını doğru bir şekilde tasvir eden
"Tüm dinler 'sevgiyle' başladı. Sevgi itaatin, ruh engizisyonunun, bencilliğin, köpekliğin, soysuzluğun, decadence*'nin ve sapkınlığın en üst basamağıdır. Ruhun içinse en düşük basamağı. Sevgi. En kötü küfürdür özgür insan için. Çünkü seven insan, her şeyi yapar. Ve en kudretli sevgi, ungreifbar**'a tapmaktır bu hayatta. Tanrı ile tanışan her insan için ne büyük bir aşk değil mi?" *Ruhsal anlamda çökmüş, yabancılaşmış insan; Fransızca ** Elle tutulmaz, ulaşılamayan, kavranması zor; Almanca
Mahpusun Gelini
Layıkhan Özder' in kaleminden #MahpusunGelini adlı eserini #okudumbitti Layıkhan Özder hanımın kalemi ile Mahpusun Gelini eseri ile ilk kez tanıştım. Eseri okurken beni derinden etkileyen hayat hikayeleri ile dolu. Eser'i ilk elime aldığımda kapağında cezaevinin hücresinden özgürlüğünü kaybetmiş , aydınlık yarınlara umudunu
Arada bu hatayı yapıyorum. Umarım düzeltebilirim.
Çağımızın en iyi dinleyicilerinden biri de Sigmund Freud 'dur. Freud ile tanışan biri onun dinleme tarzını anlatıyor: "beni o kadar çok etkiledi ki onu asla unutamayacağım. Hiç kimsede rastlamadığım niteliklere sahipti. Hiç böylesine yoğunlaşmış bir dikkat görmemiştim. Ruhun derinliklerine inmek gibi bir derdi yoktu. Gözleri ılımlı ve güleçti. Sesi alçak ve nazikti. Çok az hareket yapıyordu. Fakat bana gösterdiği ilgi, söylediğim her şeyi kötü ifade edilmiş bile olsa takdir etmesi, olağanüstüydü. Böyle bir ilgiyle dinlenmenin ne demek olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Eğer insanların sizinle dalga geçip arkanızdan güldüklerini, hatta sizden nasıl nefret ettiklerini görmek istiyorsanız, işte size reçete: Asla hiç kimseyi uzun süre dinlemeyin. Sürekli kendinizden söz edin. Eğer karşınızdaki kişi konuşurken aklınıza bir fikir gelirse, onun sözünü bitirmesini beklemeyin: Hemen atlayın ve sözünü kesin. Sıkıcı, kendi egolarıyla zehirlenmiş, kendilerine verdikleri büyük önemle sarhoş olmuş insanlar bunlar.
Sayfa 126
Reklam
Çağımızın en iyi dinleyicilerinden biri de Sigmund Freud'dur. Freud ile tanışan biri onun dinleme tarzını anlatıyor: "Beni o kadar çok etkiledi ki onu asla unutamayacağım. Hiç kimsede rastlamadığım niteliklere sahipti. Hiç böylesine yoğunlaşmış bir dikkat görmemiştim. Ruhun derinliklerine bu inmek gibi bir derdi yoktu. Gözleri ılımlı ve güleçti. Sesi alçak ve nazikti. Çok az hareket yapıyordu. Fakat bana gösterdiği ilgi, söylediğim her şeyi kötü ifade edilmiş bile olsa takdir etmesi, olağanüstüydü. Böyle bir ilgiyle dinlenmenin ne demek olduğunu tahmin bile edemezsiniz."
Sayfa 126Kitabı okudu
AŞK Aşk, Sabahattin Ali’nin sık sık ele aldığı konulardan biridir. Aşağı yukarı hikâyelerinin dörtte biri aşkla ilgilidir. Nitelim, Değirmen'deki "Değirmen", "Viyolonsel", "Kırlangıçlar", " Kurtarılamayan Şaheser", "Bir Cinayetin Sebebi", "Komiki Şehir", "Sarhoş" ;
AŞK Aşk, Sabahattin Ali’nin sık sık ele aldığı konulardan biridir. Aşağı yukarı hikâyelerinin dörtte biri aşkla ilgilidir. Nitelim, Değirmen'deki "Değirmen", "Viyolonsel", "Kırlangıçlar", " Kurtarılamayan Şaheser", "Bir Cinayetin Sebebi", "Komiki Şehir", "Sarhoş" ;
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.