EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
İnsan farklı farklı mekânlarda, sanki doğrudan kendisine yöneltilmiş gibi, o an içinde cevap verilmesi zaruriymiş gibi duran çetin sorularla karşı karşıya gelir. Sadece karşılaştığınız insanlar değil, bazen bir reklam afişi, okuduğunuz bir şiirin dizesi, kitapçıda rastgele gördüğünüz bir kitap kapağı, izlediğiniz filmin en saçma sapan karakteri garip bir soru yöneltir ve hazırlıksız yakalar. Duvarda asılı duran hat levhası da çetin bir soruyla karşılayabilir insanı; insanın içindeki bütün karanlık odaların kapısını zorlayan bir soruyla.
Doğan KitapKitabı okudu
Kendimizi suçlamak aklımızın köşesinden geçmiyor
Bilincimiz, evrendeki kendi yerimizle başlayacak ve kendimizi piramidin en tepesine yerleştirecek şekilde düzenlenmiş. Daha birkaç yüzyıl önce, Kopernik devrimine kadar, Dünya'nın evrenin merkezi olduğunu, Güneş'in ve bütün yıldızların Dünya çevresinde döndüğünü düşünüyor ve buna kuvvetle inanıyorduk. Şimdi bunu saçma buluyor,
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
Kolonya Gazetesi'nin başyazarı Karl Heinrich Hermes'in sansürcü görüşlerini aktarır Marx: "Bize göre, devlete, abartılmış sertlikten dolayı değil, daha çok bir hoşgörü fazlasından dolayı kusur bulunabilir." Marx'ın Hermes'e yanıtı kısa ve özdür: "Sansürcüleri pek az sansür uygulamakla suçluyor" Hermes,
Kalkedon YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
"Bu söylediğinin bir devrim olduğunun farkında mısın?" "Tabii ki bir devrim, neden olmasın ki?" "Çünkü bir devrim daha yapılamaz. Bizim devrimimiz en sonuncusuydu ve bundan sonra bir devrim daha olamaz. Bunu herkes bilir." "Sevgilim, sen matematikçisin... Söylesene, en son sayı hangisidir?" "Bu saçma bir soru. Sayılar sonsuzdur, en sonuncu sayı diye bir şey olamaz." "O zaman nasıl oluyor da en sonuncu devrimden söz edebiliyorsun?"
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Berkeley
–"Yaşadığı dönemde felsefe ve bilimin Hıristiyan inancını tehdit ettiğini düşünüyordu. Özellikle, giderek işi daha sıkı tutan Materyalizmi doğadaki her şeyi Tanrı'nın yarattığı ve yaşattığı yolundaki Hıristiyan inancı için bir tehdit sayıyordu." –"Öyle mi?" –"Bir yandan da en tutarlı empiristlerden biriydi
Sayfa 321Kitabı okudu
Her ne yaparsam yapayım suçlu ve sahtekâr mıyım, hiçbir şey yapmasam bile mi?
Hayatım bir çıkmaza girdi, varoluştan iğreniyorum, tatsız tuzsuz anlamsız bir şey. Pierrot’dan daha aç olsaydım, insanların sunacağı açıklamaları yemeye yeltenmezdim. İnsan parmağını toprağa batırıp kokusundan hangi diyarlarda olduğunu anlar -bu hiçbir şey kokmuyor. Neredeyim ben? Dünya denen bu şey nedir? Bu kelimenin anlamı nedir? Beni bunun
Reklam
Bu soru sayesinde Tanrı meleklerine kendisinin adil bir Tanrı olduğunu ve bu çifti sağlam kanıtlara dayanarak lanetlediğini göstermiş oluyor. Konu kapanmıştır. Ondan sonra artık suç kadının mıydı, af dileseler bir işe yarar mıydı, falan önemsiz. O günden sonra dünyada ya da cennette kimse sözünden çıkmasın diye Tanrı bu iki kişiyi harcamak durumundaydı ve harcadı. Onları cennetten kovdu, suçlarının bedelini çocukları da ödedi (günümüzde de çocuklar anne babalarının suçlarının bedelini ödemeye devam ediyorlar) ve böylece hukuk sistemi kurulmuş oldu: Yasalar var, bu yasalara (ne kadar mantıksız ya da saçma olursa olsun) uyulmaz ise yargılama var (deneyimli olan kazanır, şaşkın olan kaybeder), en sonunda da ceza.
Âşık olduğumuz insanın bizi en katıksız biçimde sevmesini isteriz. Diyelim genciz, güzeliz, gözümüz mavi, saçımız kıvırcık, güzel konuşuyoruz. Aklımıza hemen şu soru gelir: Genç, güzel olmasam, gözüm kahverengi olsa, güzel konuşmasam yine de beni sever mi? Bizi biz yapan niteliklerimiz olmadan da sevgilimiz bizi sever mi, sorusu hem çok saçma hem de kaçınılmazdır. Sevgilimizin gözünde yavaş yavaş kendimizden, varlığımızdan soyunarak saf sevgiye ulaşma arzusu, diyelim buna.
"...eğitimde de aynısı geçerli olmalıdır. jacocot'un ideal dersinde sorular öğrencilerden gelir. iyi bir ders, en saçma sorudan başlar. öğrenme oldukça saçma sorular elenir ve gittikçe dersin verimini artıran sorular sorulmaya başlar. bir süre sonra her soru; konuda ne kadar ilerlenildiğinin kanıtı olacak kaliteye ve öğrencinin konuyu yönlendirmek istediği yönü gösterecek detaya ulaşır."