“Asılacak kadın adlı romanıma konu olan gerçek olayın hikayesini dinlediğimde ve asılmış kadının resmini gördüğümde…” kitabın sonuna ulaşıp da bu cümleleri okuduğumda derinden sarsıldım. Okuduğum hikayenin, yaşananların, yaşatılmaların, karakterlerin gerçek olduğunu öğrenmek kitabı okuduğunuzda gerçekten sizi de sarsacak. Hangi karaktere daha çok kızmalısınız, tam olarak suçu kimde bulmalısınız bilemeden akıp gidecek satırlar. Korumasız, hiçbir güvencesi olmayan, kendi annesi tarafından çaresizce bir sapığın ellerine bırakılmış, yaşadığı dünyanın dışındaki bir dünyanın varlığını dahi düşünemeyen, bir insan olarak değil de herhangi cansız bir varlık olarak görülen bir kadının daha doğrusu bir kız çocuğunun hikayesi ile karşılaşacaksınız kitapta. Önce ailesi, sonra emanet edildiği kişiler, en son da toplum tarafından hiçe sayılmış bir kız çocuğunun hikayesi ile. Düşünmenin, karşı çıkmanın imlasızlığına inandırılmış bir kız çocuğunun hikayesi. Yapılanlara mı yapanlara mı yoksa göz yumanlara mı daha çok hayret ettim bilemiyorum. Yaşadığı bunca şeye rağmen toplumsal bakıştaki bozulmalar yüzünden suçlu bulunmasına mı? Kitabın farklı üç bölümünde olaya üç farklı bakış açısı var. En çok Melek’in kendi anlattığı kısım etkiledi beni. Tüm yaşananları çaresizce kabul edişi ve kimsesizliği… Yaşananları okudukça tüm hayata kalbi kırılıyor insanın…