Öfkenin bile çözemediği bir katılık içinde kalmıştık. Çekip git­tiklerinde en yaşlımızın gözünde iki damla yaş vardı yalnızca.
Sayfa 17
Reklam
Acı yoktu, utanç yoktu. Öfkenin bile çözemediği bir katılık içinde kalmıştık. Çekip gittiklerinde en yaşlımızın gözünde iki damla yaş vardı yalnızca.
Sayfa 17
En Yaşlımızın Gözünde İki Damla Yaş Vardı
Bütün sözcüklerin gizini çözmüş de sesini verecek yer bulamadığı için her şeyi göz bebeklerine toplamıştı sanki.
1997
Gök gürültüsü gibi düştüler avlumuza. Yüzlerindeki dehşetin yanında gecenin karanlığı masum bir çocuktu. Kapılarımızı hızardan geçirmiş gibi parçaladılar. On kişiydiler. Silahları kendilerinden çoktu. Bizi hiç tanımazlardı. Şehvetle yıkıyorlardı. Hayvanlarımızı öldürdüler önce. Ellerimizle biçim verdiğimiz ne varsa kırıp döktüler. Durmadan bağırıyorlardı. Çocuklarımızın çığlıklarından bir meydan ateşi yaktılar. Onurumuz, yoksulluğumuz, acımız ve korkumuz alev alev ısıtıyordu geceyi. Erkeklerimizi çırıkçıplak soydular. Güldüler, güldüler. Sonra kamışlarından birbirine bağlayıp yarıştırdılar. Sigaralarını kadınlarımızın memelerinde söndürdüler. Bizi hiç bilmezlerdi. Bu topraklardan değildiler. Hepsinin de bir annesi vardi. Anlamanın duvarını aşmıştık. Acı yoktu, utanç yoktu. Öfkenin bile çözemediği bir katılık içinde kalmıştık. Cekip gittiklerinde en yaşlımızın gözünde iki damla yaş vardı yalnızca."
En Yaşlımızın Gözünde İki Damla Yaş Vardı
"...Çocuklardan başka alnında ışık taşıyan kalmamıştı içimizde... Gök gürültüsü gibi düştüler avlumuza. Yüzlerindeki dehşetin yanında gecenin karanlığı masum bir çocuktu. Kapılarımızı hızardan geçirmiş gibi parçaladılar. On kişiydiler. Silahları kendilerinden çoktu. Bizi hiç tanımazlardı. Şehvetle yıkıyorlardı..." "Savaş en hayvani budalalıktır." L. da Vinci
Reklam
En Yaşlımızın Gözünde İki Damla Yaş Vardı
Bütün sözcüklerin gizini çözmüş de sesini verecek yer bulamadığı için her şeyi gözbebeklerine toplamıştı sanki. İncinmeyle anlamanın ebruli diliyle, dönüp gidiyormuş gibi bakıyordu insanın yüzüne. Sessizliğin çiçek açtığı bir yüzü vardı.
Sayfa 16
On kişiydiler. Silahları kendilerinden çoktu. Bizi hiç tanımazlardı. Şehvetle yıkıyorlardı. Hayvanlarımızı öldürdüler önce. Ellerimizle biçim verdiğimiz ne varsa kırıp döktüler. Durmadan bağırıyorlardı. Çocuklarımızın çığlıklarından bir meydan ateşi yaktılar. Onurumuz, yoksulluğumuz, acımız ve korkumuz alev alev ışıtıyordu geceyi. Erkeklerimizi çırılçıplak soydular. Güldüler, güldüler. Sonra kamışlardan birbirine bağlayıp yarıştırdılar. Sigaralarını kadınlarımızın memelerinde söndürdüler. Bizi hiç bilmezlerdi. Bu topraklardan değildiler. Hepsinin de bir annesi vardı. Anlamanın duvarını aşmıştık. Acı yoktu, utanç yoktu. Öfkenin bile çözemediği bir katılık içinde kalmıştık. Çekip gittiklerinde en yaşlımızın gözünde iki damla yaş vardı yalnızca.
En Yaşlımızın Gözünde İki Damla Yaş Vardı
Hepsinin de bir annesi vardı. Anlamanın duvarını aşmıştık. Acı yoktu, utanç yoktu. Öfkenin bile çözemediği bir katılık içinde kalmıştık. Çekip gittiklerinde en yaşlımızın gözünde iki damla yaş vardı yalnızca.
Sayfa 17 - KırmızıkediKitabı okudu
Reklam
En Yaşlımızın Gözünde İki Damla Yaş Vardı
Güneşin çekildiği ara sokaklardan dünyamıza yürüyen bir duyguydu, bize başkalarını düşünmeyi öğreten.
Sayfa 16 - KırmızıkediKitabı okudu
102 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.