Gök gürültüsü gibi düştüler avlumuza. Yüzlerindeki
dehşetin yanında gecenin karanlığı masum bir çocuktu. Kapılarımızı hızardan geçirmiş gibi parçaladılar. On kişiydiler. Silahları kendilerinden çoktu. Bizi hiç tanımazlardı. Şehvetle yıkıyorlardı. Hayvanlarımızı öldürdüler önce. Ellerimizle biçim verdiğimiz ne varsa kırıp döktüler. Durmadan bağırıyorlardı. Çocuklarımızın çığlıklarından bir meydan ateşi yaktılar. Onurumuz, yoksulluğumuz, acımız ve korkumuz alev alev ısıtıyordu geceyi. Erkeklerimizi çırıkçıplak soydular. Güldüler,
güldüler. Sonra kamışlarından birbirine bağlayıp yarıştırdılar. Sigaralarını kadınlarımızın memelerinde söndürdüler. Bizi hiç bilmezlerdi. Bu topraklardan değildiler. Hepsinin de bir annesi vardi. Anlamanın duvarını aşmıştık. Acı yoktu, utanç yoktu.
Öfkenin bile çözemediği bir katılık içinde kalmıştık. Cekip gittiklerinde en yaşlımızın gözünde iki damla yaş vardı yalnızca."
"...Çocuklardan başka alnında ışık taşıyan kalmamıştı içimizde... Gök gürültüsü gibi düştüler avlumuza. Yüzlerindeki dehşetin yanında gecenin karanlığı masum bir çocuktu. Kapılarımızı hızardan geçirmiş gibi parçaladılar. On kişiydiler. Silahları kendilerinden çoktu. Bizi hiç tanımazlardı. Şehvetle yıkıyorlardı..."
"Savaş en hayvani budalalıktır."
L. da Vinci
Bütün sözcüklerin gizini çözmüş de sesini verecek yer bulamadığı için her şeyi gözbebeklerine toplamıştı sanki. İncinmeyle anlamanın ebruli diliyle, dönüp gidiyormuş gibi bakıyordu insanın yüzüne. Sessizliğin çiçek açtığı bir yüzü vardı.
On kişiydiler. Silahları kendilerinden çoktu. Bizi hiç tanımazlardı. Şehvetle yıkıyorlardı. Hayvanlarımızı öldürdüler önce. Ellerimizle biçim verdiğimiz ne varsa kırıp döktüler. Durmadan bağırıyorlardı. Çocuklarımızın çığlıklarından bir meydan ateşi yaktılar. Onurumuz, yoksulluğumuz, acımız ve korkumuz alev alev ışıtıyordu geceyi. Erkeklerimizi çırılçıplak soydular. Güldüler, güldüler. Sonra kamışlardan birbirine bağlayıp yarıştırdılar. Sigaralarını kadınlarımızın memelerinde söndürdüler. Bizi hiç bilmezlerdi. Bu topraklardan değildiler. Hepsinin de bir annesi vardı. Anlamanın duvarını aşmıştık. Acı yoktu, utanç yoktu. Öfkenin bile çözemediği bir katılık içinde kalmıştık. Çekip gittiklerinde en yaşlımızın gözünde iki damla yaş vardı yalnızca.
Hepsinin de bir annesi vardı. Anlamanın duvarını aşmıştık. Acı yoktu, utanç yoktu. Öfkenin bile çözemediği bir katılık içinde kalmıştık. Çekip gittiklerinde en yaşlımızın gözünde iki damla yaş vardı yalnızca.