بسم اللّٰہ الرحمٰن الرحیم اِنَّٓا اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَٓا اَرٰيكَ اللّٰهُۜ وَلَا تَكُنْ لِلْخَٓائِن۪ينَ خَص۪يمًاۙ İnsanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hükmedesin diye bu Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Hainlerin savunucusu olma! (4/Nîsa, 105) Kur’ân’ın indiriliş gayesi şu ayetlerde açıklanmıştır: İnsanlar arasındaki ihtilafı gidermek (2/Bakara, 213), Anayasa kabul edilip insanlar arasında onunla hükmetmek (4/Nisâ, 105), Müminleri onunla müjdeleyip kâfirleri korkutmak (19/Meryem, 97), Tüm varlığı uyarmak ve Allah’ın (cc) hücceti olması (6/En’âm, 19; 25/Furkân, 1), Ayetleri üzerinde düşünülüp öğüt alınması (38/Sâd, 29), İnsanları Allah’ı birlemeye ve yalnızca O’na ibadete sevk etmesi (11/Hûd, 1-2), İnsanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak (14/İbrahîm, 1), Müminleri sebat ettirmek ve onlara yol göstermek (16/Nahl, 102), Müminlere şifa ve rahmet olması (17/İsrâ, 82)...
Gönderi kullanım dışı
İLİM 📔 Hafız Ebû İshâk eş-Şâtibî el-Mâlikî (790 H) Rahimehullâh, Muvafakât adlı meşhur eserinde şöyle demiştir: “Şer’an muteber olan yani Allâh ve Rasûlü Sallallâhu Aleyhi ve Sellem’in sahiplerini mutlak olarak methettiği ilim, amele götüren, sahibini hevasıyla her ne şekilde olursa olsun baş başa bırakmayan; bilakis onun gereğini yerine
Reklam
Enam Suresi 18: O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyden hakkıyla haberdardır. // Bu ne demek biliyor musun? 1- Şikayet etmeyeceksin. 2- Haberi yokmuş gibi davranmayacaksın. 3- Sen her şeyinle O'na aitsin, unutmayacaksın.
En’âm Sûresi, 1’
“ Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’ındır. ”
“Hatırla ki Rabbin meleklere: «Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım.» demişti...” (el-Bakara, 30) Müfessir Elmalılı Hamdi Yazır, âyet-i kerîmedeki “halîfe yaratacağım” ifâdesini şöyle tefsîr etmiştir: “Kendi irâdemden, kudret ve sıfatımdan ona bâzı salâhiyetler vereceğim; o Bana izâfeten, Bana vekâleten mahlûkâtım üzerinde birtakım tasarruflara sâhip olacak; Ben’im nâmıma ahkâmımı icrâ edecek; o bu hususta asıl olmayacak; kendi zâtı ve şahsı adına asâleten ahkâmı icrâ edecek değil, ancak Ben’im bir nâibim ve vekîlim olacak. irâdesiyle Ben’im irâdelerimi, Ben’im emirlerimi, Ben’im kanunlarımı tatbîke memur bulunacak. Sonra onun arkasından gelenler ve ona halef olarak aynı vazîfeyi icrâ edecek olanlar bulunacak, «O (yüce Allâh) sizi yeryüzünde halîfeler kıldı. » (el-En’am, 165) sırrı zâhir olacak.” (Elmalılı, Hak Dîni Kur’ân Dili, I, 299-300)
“Eğer Rabbin dileseydi insanları tek bir ümmet kılardı. Fakat, Rabbinin merhamet ettikleri bir yana, hala ayrılıktadırlar; esasen onları bunun için yaratmıştır. Rabbinin, ‘Andolsun ki cehennemi hep insan ye cinle dolduracağım’ sözü yerine gelmiştir” (Hûd Suresi, ayet 118- 119). Dikkat edileceği gibi, Tanrı burada “...esasen onları bunun için yarat(tık)... “diyerek, amacının insanları “ayrılıklar”, “düşmanlıklar” içinde yaratmak olduğunu, bunu yapmakla cehennemi insanlarla dolduracağına dair kendi kendine vermiş olduğu sözü tuttuğunu bildirmekte. Böyle olunca cehennemi doldurabilmek için yeteri kadar “kafir” bulmak ihtiyacındadır. Çünkü, cehennem, adeta doymak bilmeyen bir ejderhadır; Tanrı’nın, “Ey cehennem! Doldun mu?” diye sorduğu her defasında, cehennem Tanrı’ya, “Daha var mı?” diye karşılık vermektedir (Kaf Suresi, ayet 30). Oysa Tanrı için, cehennemi doldurabilmek üzere dilediğinin gönlünü darlatıp onu “kafir” kılmaktan (örneğin, bkz. Enam Suresi, ayet 125) ve “kafir” kıldıklarını cehenneme atmaktan daha kolay ne vardır ki? Hatta Kur’an’dan öğrenmekteyiz ki, Tanrı, bazı hallerde kişilere, günahları artsın da biraz daha kafir olsunlar diye süre de tanımaktadır. Örneğin, Al-i İmran Suresi’nde şöyle yazılıdır: “inkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz surenin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye süre veriyoruz...” (Al-i İmran Suresi, ayet 178).
Reklam
393 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.