İnsanlar; iman, küfür, ibadet ve günah gibi şeyler kazanırken, yukarıda anlatılan şekilde kendilerinde bir cebredilme niteliği bulunduğunu görmüyoruz. Tersine mümin imanı seçmiş, onu sevmiş, güzel görmüş, irâde etmiş ve zıddı olan şeylere onu tercih etmiştir; küfürden nefret etmiş, tiksinmiş, onu çirkin bulmuş, irâde etmemiş, zıddını ona tercih etmiştir.
Allah, mümin için imanı seçme, irâde etme ve güzel görme; küfürden nefret etme, tiksinme ve hoşlanmama hususiyetlerini yaratmıştır. Bu konuda buyurur ki: "Allah size imanı sevdirdi, onu kalbinizde süsledi. Küfürden, günahtan ve isyandan sizi nefret ettirdi." (Hucurât, 49/7).
Kafir küfrü seçmiş, onu güzel görmüş, sevmiş, irâde etmiş ve zıddına tercih etmiş; imandan nefret etmiş, tiksinmiş, onu çirkin görmüş, irâde etmemiş, zıddını ona tercih etmiştir.
Bahis konusu şeylerin hepsi Allah tarafından yaratılmıştır. Ulu ve Yüce Allah bu hususta: "Biz her grup için kendi hareket tarzını süsledik” (En'am, 6/107); "Allah kimi sapıtmak isterse onun kalbini darlaştırır ve katılaştırır" (En'am, 6/125), buyurmuştur.
Mümin ve kafir seçtikleri hareket tarzının zıddından men olunmuş ve yaptıkları işe zorlanmış değillerdir. Onun için bunlara karşı Allah'ın delili vardır. Rablerinin insanlar hakkındaki va'di gerçekleşecektir. Yaptıklarının ve kazandıklarının neticesi olarak kafirlerin yurdu cehennem ateşi olacaktır. Nitekim: "Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdir" (Zuhruf, 43/26), buyurmuştur. Allah dilediğini yapar. "O, yaptığından mesul değildir. Fakat insanlar mesuldürler" (Enbiya, 21/23).