Sesin Ğ’siydim ben. Var olabilmek diğerlerine muhtaç, tek başıma hiçtim ben. Önceliği olmayan, sessizlerinde ıssızı, yutulmaya mahkumdum ben.
Yine de, hiçken de, mühim iniltiydim. Olamazdım ya ağrısız ben, olamazdı ağrı bensiz. Diğer nice ender kelime gibi… ''
AŞK
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
James Joyce dan etkilendiği çok aşikar.Dostoyevski den romanında çok sık bahsederken, Joyce un ise meşhur bilinç akışı tekniği kullandığını görüyoruz.Aynı zamanda kendisi Postmodernist bi yazar.Bunu kısaca sorunsallaştırma, yadsınma olarak 20.yıl ve sonrası için kabul edebiliriz.
"Ait olmadığı büyülü bir dünyada yürüyen bir kadın gibiydim. Bu kadının canının istediğini yapma, istemediğini yapmama özgürlüğü vardı. Ender rastlanan o kimseye bağlı olmama, her şeyden vazgeçme, çevredeki dünyayla bütün ilişkilerini kesme, tamamen bağımsız olma ve bağımsızlığının hakkını vererek yaşama; bir erkeğe, evliliğe, ya da aşka bağlanmadan özgür olma; tüm kural ve yasaların sınırlandırmasından kopma hazzını yaşıyordu bu kadın."
Ben Eyaz. Küçüklüğümde, masallar yerine, seri katilleri anlatılırdı. Şimdi uykuya düşerken, o habis fısıltı kulağıma erişemez. Ki ben seri katilleri affettim. Şimdi katliamların kızıyım. Onları dinliyor, vicdanla konuşuyorum. Sizce susabilir miyiz? Benim yatağım, yastığım ekmek kırıntılarından dikilmişken benim uyumama izin verirler mi dersiniz? Uyuyabilirsem, sizin rüyalarınıza da onların ağıtlarını fısıldayabilir miyim?
Yoksa yatağınıza serpiştirdiğim ekmek kırıntılarını yemek mi isterdiniz? “
Sekiz
“Sesin Ğ’siydim ben. Var olabilmek için diğerlerine muhtaç, tek başına aciz, tek başına hiçtim ben. Sessizlerinde ıssızı, yutulmaya mahkum, önceliği olmayan.
Yine de ne mühim iniltiydim.
Olamazdım ya ağrısız ben, olamazdı ağrı bensiz diğer nice ender kelime gibi.”