Kadim ilim anlayışı, kısaca, Varlık'ı nazarî/aklî idrak'tir. İnsan türünün ortak özelliği olan, zamana, mekana, milletlere ve dinlere göre değişmeyen bu idrak eylemi sürecinde geliştirilen dil, felsefe-bilim'dir. Müslümanlar, din dilinin verdiği imkanlar haricinde kendilerine has, ve teolojik mensubiyeti yalnızca İslam olan insanlar için geliştirdikleri dinî idrak dışında; Varlık'ı, zaman ve mekana göre değişmeyen, milletleri ve dinleri aşan, insan türüne has, nazarî olarak idrak etmeye çalışmışlardır.
Bu teorik çerçeve içerisinde şunları vurgulamak mümkündür: Tarihte yekpare bir İslam bilimi yoktur; tersine farklı nazarî idrakler söz konusudur. Bundan dolayı da yekpare bir çöküş de yoktur. Tersine farklı zamanlarda, farklı mekanlarda, farklı ilmî sahalarda, farklı durumlar söz konusudur. Örnek olarak, Endülüs ile İran-Türkistan bölgeleri aynı gelişme çizgisini takip etmezler. Endülüs'te bile, meşşaî-nazarî idrak XII. yüzyılın sonunda biterken, talimî idrak İbn el-Benna okulu içerisinde XV. Yüzyılın sonuna kadar, gelişerek sürer. Kısaca, İslam medeniyeti'nde gelişen nazarî bilme faaliyeti, çeşitli renkleriyle ondokuzuncu yüzyıla kadar sürmüş bir gelenektir; bugün bile İran'da irfanî hikmet çerçevesinde hala devam etmektedir.
İhsan Fazlioglu