Hazret-i Enes (ra) anlatıyor: Peygamber Efendimiz (asm) mescide girdiğinde, iki direk arasında gerilmiş bir ip gördü. “Bu ip nedir?” diye sordu. Ashab-ı Kiram: “O ip, Zeynep bint-i Cahş’ındır. Yorulduğu zaman o­na tutunur.” dediler. Resûl-i Kibriya Efendimiz (asm): “Onu çözünüz. Namazı zevkle kılınız. Yorulduğunuz zaman da yatıp uyuyunuz.” buyurdu. Nevevî, R. Sâlihîn, 146
EFENDİMİZ (SAV)'İN TEBLİĞ METODU
Hz. Enes (ra) anlatıyor: Ukl ve Ureyne kabilelerinden bir grup insan Resûlullah (sav)'ın yanına gelip; "Ey Allah'ın Resûlü (sav)! Biz hayvancılıkla uğraşıp sütle beslenen (çöl) insanlarıyız, (çiftçubukla uğraşan) köylüler değiliz." dediler. Bu sözleriyle, Medine'nin havasının kendilerine iyi gelmediğini ifade ettiler. Resûlullah, onlara (hazineye ait) develerin ve çobanın (bulunduğu yeri) tavsiye etti. Kendilerine oraya gitmelerini, develerin sütlerinden ve bevillerinden içmelerini söyledi. Gittiler, Harra bölgesine varınca, İslâm'dan irtidâd ettiler. Hz. Peygamber (sav)'ın çobanını da (gözlerini oyup el ve ayaklarını keserek) öldürüp develeri sürdüler. Haber, Hz. Peygamber (sav)'e ulaştı. "Resûlullah, derhal arkadaşlarından takipçi çıkardı (yakalanıp getirildiler). Gözlerinin oyulmasını, ellerinin kesilmesini ve Harra'nın bir kenarına atılmalarını ve o şekilde ölüme terkedilmelerini emretti." (Buhârî, Muhâribin 16, 17, 18, Diyât 22, Vudû 66, Zekât 68, Cihâd 152, Megâzî 36, Tefsir, Mâide 5, Tıbb 5, 6, 29; Müslim, Kasâme 9, (1671); Tirmizî, Tahâret 55, (72), Et'ime 38, (1846); Ebû Dâvud, Hudud 3, (4364-4371); Nesâî, Tahrimu'd-Dem 7, (7, 93-98); İbnu Mâce, Hudud 20, (2578) / Maide Suresi 33. Ayet)
Reklam
144 syf.
·
Puan vermedi
ilk defa diğer okuduğum kitaplarına göre farklı bir hayat hikayesini ele almış . Babası tarafından dini eğitimden uzak , her istediği yapılan bir kız olarak yetişen Buse, Enes adındaki dinine bağlı genç bir hocaya aşık olur . Bu olaylar başörtü yasağının olduğu , dini faaliyetlerin yasaklandığı bir dönemde gerçekleştiği için Enes hocanın yaşadığı
Kapına Geldim
Kapına GeldimHalit Ertuğrul · Nesil Yayınları · 2020266 okunma
İSLAM’DA SUÇ VE CEZA
Enes anlatıyor: "Resûlullah buyurdular ki: "Allah diyor ki: "Ey Ademoğlu! Sen bana dua edip, affımı ümit ettikçe ben senden her ne olursa olsun, aldırmam, ben seni affederim. Ey Ademoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra benden af dilesen, çok oluşuna bakmam, seni affederim. Ey Ademoğlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, sonunda hiçbir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz dolusu bağışlamamla karşılarım" Kaynak: Tirmizi, Da'avat 106, (3534). Hadis içeriğinden anladığımız şekliyle bir Müslüman Allah adlı tanrıya ortak koşmadığı sürece en iğrenç suçları dahi işlese affedilmektedir. Böyle bir tanrıyla Müslümanlar ahlaklı, vicdanlı ve farklı fikirlere saygılı olabilir mi? Dolayısıyla İslam'da işlenen suçlar özgür aklın oluşturduğu adalet terazisine değil, din terazisine göre ölçeğe vurulduğundan, İslam coğrafyası özgür akıldan uzak, ahlak ve vicdan yoksunluğu ile anılmaktadır.
Hz. Enes Radıyallāhu Anh anlatıyor: "Rasûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki: "Cennette bir ağaç vardır ki, binekli bir kimse yüz yıl gölgesinde yürüse onu katedemez. İsterseniz şu ayeti okuyun: (Mealen) "Daimi gölgededirler, çağlayıp duran su başlarındadırlar" (Vâkı'a 30-31). Tirmizi, Tefsir, Vakıa, (3289), Cennet 1, (2525). [Hadis No : 5069]
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim kırk gün, iftitah tekbirini kaçırmadan cemaatle namaz kılarsa, kendisine iki beraet yazılır; ateşten beraet, nifaktan beraet." Tirmizi, Salat 178, (241). Hadis No : 4617]
Reklam
"Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm şu duayı çok yapardı: "Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzerine sâbit kıl!" Ben (bir gün kendisine): "Ey Allah'ın resûlü! Biz sana ve senin getirdiklerine inandık. Sen bizim hakkımızda korkuyor musun?" dedim. Bana şöyle cevap verdi: "Evet! Kalpler, Rahmân'ın iki parmağı arasındadır. Onları istediği gibi çevirir." Tirmizi, Kader 7, (2141). Hadis No : 3458]
Babamın çeyrek evcil kedisi 'Zedefî'; şimdiden söyleyeyim Zedefi'nin anlamını babam dahil kimse bilmiyor. Bilinmesine de gerek yok bence, sözlük yazarları kızmasın! İkisi çok güzel anlaşıyor. Gel Zedefi deyince geliyor, hadi karnın doydu biraz da gez dolaş deyince gidiyor. Günün hâl durumunu babamın ayaklarına dolanarak, çıkardığı o âna has seslerle anlatıyor. Sonra da hadi yemeğim gelsin hareketini yapıp, o günkü rızkı bir güzel yiyip,avlanmaya gidiyormuş.(babamın bir türlü anlaşamadığımız iddiası) Annem ilk önce ciddi, sonrasında bizi de güldürecek şekilde 'baban evlatlık edindi' diyor.🤣 Zedefi de böyle hissediyor muydu acaba?🤨 Zedefi'den yürüyüp, Akif Enes'e uyumadan önce okuduğum kitaplara yenisini ekleyerek, 'Zedefi ve Babamın Maceraları' diye bir kitap mı karalasam! diye bir hayal, yel gibi geçti aklımdan😂
Enes (ra) anlatıyor: Bir gün Resûlullah , benzerini daha önce işitmediğim bir konuşma yaptı ve: Eğer siz benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, az güler, çok ağlardınız, dedi. Bunun üzerine Resûlullah’ın arkadaşları yüzlerini kapatıp hıçkıra hıçkıra ağladılar. ( Buhârî, Tefsîr, (Mâide) 12) Müslim’in bir rivayetinde: Resûlullah’a , arkadaşlarından bazı şeyler ulaştı. Bunun üzerine bir konuşma yaptı ve: Bana cennet ve cehennem gösterildi. Hayır ve şer yönünden o günkü gibisini görmedim. Eğer siz, benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, az güler, çok ağlardınız, dedi. Sahabiler, o günkü kadar ağır bir gün geçirmedi; yüzlerini kapatıp hıçkıra hıçkıra ağladılar. (Müslim, Fedâil, 134)
Peygamberimizin Enes b. Malik'e ettiği dua:
Enes b. Malik (r.anh) anlatıyor: Annem, beni Allah Resûlü'ne götürmüş ve: "Küçük hizmetkârınız efendim, ona hayır duada bulunun." diye takdim ve teslim etmişti. Efendimiz de: "Allah'ım ona çok mal ve evlat ver; onun ömrünü uzun kıl, günahlarını da mağfiret eyle." diye dua etti. Hakikaten ben kendi neslimden doksan sekiz (Bir rivayette yüz iki, diğer birinde ise yüz yirmi beş olarak geçer.) kişiyi defnettim. Senede iki kere mahsul aldım. Hayattan usanıncaya kadar da yaşadım. Şimdi ise, onun duasının dördüncü kısmını; yani günahlarımın affını ümit ediyorum.
Sayfa 427Kitabı okudu
Reklam
Mucize!
Enes b. Malik (r.anh) anlatıyor: İkindi namazı vaktiydi. İnsanlar namaz kılmak için abdest alacak su aradılar; ancak bulamadılar. Allah Resûlü'ne bir miktar su getirildi. Efendimiz, elini su kabının içine daldırdı ve insanlara bu kaptan abdest almalarını emretti. Suyun, mübarek parmakları arasından, oluktan kaynar gibi aktığına şahit oldum. Müslümanların tamamı abdestlerini aldılar. Enes'e (r.anh) bu şekilde abdest alanların sayısı sorulunca, "Seksen veya seksenden daha fazla idi." cevabını vermiştir. Buhari'de geçen diğer bir rivayette de, abdest alan kişi sayısının üç yüz veya üç yüzden daha fazla olduğu kaydedilmiştir.
Sayfa 424Kitabı okudu
Bu musibetten dolayı, kaldıramayacağım yükü bana yükleme..
Enes b. Malik (r.anh) anlatıyor: "Bu ümmetin içerisinde, üç olaya şahit oldum ki; eğer bunlar İsrailoğullarında olsaydı, sonraki nesiller bunları sahiplenme hususunda birbirleriyle yarışırlardı." "Nedir onlar?" diye sorduğumuzda şöyle anlattı: "Biz, Allah Resûlünün Suffe Ashâbı içindeydik. Bir gün, yanında ergenlik çağına gelmiş bir çocuğuyla birlikte, Muhacir bir kadın çıkageldi. Kadın, kadınların tarafına geçti; çocuk da bizim yanımıza geldi. Kısa sürede çocuk, salgın olan Medine vebasına yakalandı. Uzun zaman hasta yatağında yattıktan sonra da vefat etti. Efendimiz, çocuğun gözlerini kapattı ve kefenlenmesini emretti. Biz çocuğun cenazesini tam yıkamak üzereydik ki, Efendimiz: "Enes, annesine git ve ona durumunu haber ver!" dedi. Enes gitti ve çocuğun annesine haber verdi. Annesi geldi ve çocuğun ayaklarının dibine oturdu; ayaklarına sarılarak: Allah'ım, sana gönlümden gele gele teslim oldum. Şirkten uzak kalmak için, bütün putları terk ettim. Senin rızan için hicret ettim. Allah'ım! Puta tapan putperestleri bana güldürme. Bu musibetten dolayı, kaldıramayacağım yükü bana yükleme." dedi. Enes (r.anh) der ki: "Vallahi, kadın sözünü bitirmeden çocuğun ayakları hareket etmeye başladı. Yüzündeki örtüyü kaldırdı. O çocuk, annesi ve Resûlü Ekrem vefat edinceye kadar hayatta kaldı ve yaşadı.
Sayfa 414Kitabı okudu
Unutulan Bir Sünnet: Tahnik
Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- yeni doğan çocukları kucağına alır, bir hurma tanesi ister, hurmayı ezerek onunla bebeğin damağını güzelce ovardı. Bu işleme "tahnik" denir. Hadis kaynaklarında buna dair birçok aktarım var, ama benim en sevdiğim rivayet şu: Enes bin Malik anlatıyor: "Annem Ummu Suleym bir erkek çocuk doğurmuştu. Çocuğu bana verdi ve 'Ey Enes! Sen bu çocuğu Rasûlullah'ın huzuruna götürünceye kadar hiç kimse ona süt emzirmesin!" dedi. Nihayet sabah olunca çocuğu alıp Rasûlullah'ın yanına vardım. Beni görünce, 'Ummu Suleym doğum mu yaptı?" diye sordu. Ben de 'evet' dedim ve çocuğu getirip kucağına koy- dum. Rasûlullah, Medine'nin acve hurmasından bir hurma istedi. Onu kendi ağzında eritinceye kadar çiğnedi, sonra çocuğun ağzına verdi. Çocuk da dilini dudakları üzerinde gezdire gezdire yalanmaya başladı. Bunu gören Rasûlullah, yanında bulunanlara: 'Ensar'ın (Medineliler'in) hurmaya olan sevgisine bakınız!' buyurdu. Sonra elini çocuğun yüzüne sürdü ve ona Abdullah adını koydu." (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd)
Sayfa 146Kitabı okudu
Resim