Öncelikle kitap ortalama bir romana kıyasla çok fazla detaya yer vermiş. Siz diyebilirsiniz o zamanın şartlarına göre tamıtamına, ne eksik ne fazla. Hatta diyebilirsiniz ki o zaman da ne televizyon ne de sinema adam akıllı vardı ondan dolayı da detaya yer vermesi belki de olayı canlandırmak için pek lazımdır. Eğer 1945-1980 arası bir okuyucu olsam eywallah derim ve o konuda pek bişey diyemem. Ama günümüz için fazla sıkıcı geliyor. İçerik olarak bakarsak, açıkçası ben pek beğenmedim. Sabahattin Ali'nin yazdığı roman ne o zamanın ne de şuan kabul görülebilecek bir aşk kitabı değil. Üstelik eğer bu tarz bir roman okunacaksa hem üslubu bakımından hem de kısa ve yeterli olmasından dolayı Stefan Zweig'in ay ışığı sokağı ve bilinmeyen bir kadının mektupları romanları daha iyi bence. Yanlış anlaşılmasın ben Stefan Zweig'in kitaplarını da tasvip etmiyorum. Fakat bu tarz roman yazmada Stefan Zweig'ı daha başarılı buluyorum. Yani kürk mantolu Madonna kitabında geçen olaylar Türkiye toplumunu yansıtmaktan çok Alman ve Avrupa insanını tasvir etmiştir. Hele ki Raif beyin Maria' yı o kadar sevmesinden dolayı onu başka erkeklerle sırnaşırken görmeyi kıskanmaması beni adeta soğuttu. Diğer kitaplarını daha okumadım ama ben bu kitabı pek başarılı bulmadım. Açıkçası tavsiye etmiyorum. Not bu tarz kitaplar şuan bile bizim toplumumuzda pek karşılık bulmaz.