Sıklıkla şu soruya muhatap oluyorum:
Müslümanların dini ve davası haktır. Müslümanlar dışındakiler bâtıl. Hal böyle iken Hak yolda olan Müslümanlar “geri kalmış”, dağınık, perişan, güçsüz bir vaziyette olduğu halde bâtıl ehli olan insanlar “ilerlemiş”, birleşik, kudretli ve kuvvetli. Sırf bu sebeple bugün yeni nesillerimiz arasında İslam’ın hak
Bu gönderiyi alıntılama sebebim.... çok komiksinizzz laaaaa gerçekten....
al sana kaynak
Günümüzde İslam dininin ilk olarak Türklere ne şekilde ve hangi şartlarda geldiği pek bilinmez, bilinmesi de istenmez. Ancak, bu topraklarda yaşayan bir çoğumuzun bilmediği, ya da bilmek istemediği bu tarih, aslında ders diye anlatılan o taraflı tarihi
Türkler için "sıradan" olan şey herhangi bir dine geçmektir. İslamlaşmanın bu bapta olağan dışı bir tarihselliği bulunmaz, sadece sonuçları diğerlerinden çok farklı olduğu için şu anda böyle bir çalışmada konuyu tartışıyoruz.
Mescid-i Nebevî’nin inşasından sonra Resûl-i Ekrem (s.a.v.), bir gün Enes bin Mâlik (r.a.) Hazretlerinin evinde Muhâcirler ve Ensâr’dan doksan sahâbî arasında ikişer ikişer kardeşlik akdetti. Kendileri de Ali bin Ebû Tâlib Hazretlerinin elini tutarak “Bu da benim kardeşimdir.” buyurdu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından Muhâcirler ile Ensâr