... birbirleri için yaratıldıkları masalıyla onu kandırmıştı. Birbirleri için yaratılmış değillerdi. Aslına bakılırsa kimse bir başkası için yaratılmış değildir.
İnsanlar arasındaki ilişkilerin kaderinin ta baştan çizildiği ve işlerin nasıl gideceğini önceden bilmek için nasıl başladıklarına bakmanın yeterli olduğu bilinmelidir - ama bilinmez. Bir ilişki doğduğunda daima bir aydınlanma ânı yaşanır ve onun gelişmesi, zamana yayılması, olcağı şey olması ve bitişi -hepsi bir kerede- aydınlanmanın ışığında görülebilir. İyice görülür çünkü nasıl ki her şeyin formu onun ilk ortaya çıkışında mahfuzdur, yaşanacak her şey de başlangıç ânında mahfuzdur. Ama söz konusu olan bir andır, tam o an, fakat sonra bu aydınlatıcı vizyon solar, bir kenara itilir; insanlar arasındaki hikâyeler işte tam da bu nedenle sürprizler, zararlar, beklenmedik bir mutluluk veya ıstırap yaratır. Bunu biliyorduk, başlangıçta parlak, kısa bir anda bilmiştik ama sonra, hayatımızın geri kalanında bir daha bilmedik. Hani insan gece yataktan kalktığında banyoya gitmek için odasında sendeler, kendini kaybolmuş hisseder, yarım saniyeliğine ışığı yakıp ardından hemen söndürür ya, o ışık yolu gösterir ama sadece tuvaletimizi yapmaya ve yatağa dönmeye yetecek süre kadar. Bir dahaki sefere gene kaybolur.