" ... Naciye, bugün şöyle ilk Türkistan topraklarını uzaktan gördüğümde zihnimden neler geçtiğini yazamayacağım. Bakalım
ahval ne gösterecek. Ah! Aklım ve fikrim hep sende. Gönlüm öyle istiyor ki sen hakikaten Enver'inle iftihar edecek bir vaziyete gelesin yahut ben öyle bir şey yapayım ki herkes parmak ısırsın. Fakat ah! Hiç olmazsa senden bir haber alsaydım. Naciye! Senin vücuduna ne kadar muhtacım, sen yanımda olmayınca ne kadar yarım ve kusurlu olduğumu anlıyorum"
Ah! Hain, zalim. Düşün, biraz dediklerimi düşün de beni ne kadar meyüs bir hale soktuğunu anla. Fakat emin ol, senden hiçbir şey istemem, senden muhabbet de dilenmem. Evet senden zorla beni sevmeni hiçbir zaman istemeyi düşünmedim. Seni kalbimi, herşeyimi herşeyimi sana feda ettim ve sadece senden bununla muhabbet değilse merhamet görerek zaten dünya gailesiyle ezilen maneviyatımı tedavi edersin ümidini belledim. Halbuki bu
sükutun herşeyi ortaya koydu. Artık senden de ümid yok.
Tabii, buna mukabil tiyatroya gidip güzel parçalar görmeni, iyi musiki dinlemeni isterim. Çünki sen müreffeh, mes'ud oldukça ben de aynı suretle tabii müreffeh, müsterihim".
"...Bana yaz, sık yaz ve yalnız benim için yaşa. Eline istemediğim bir el bile sürülmesin. Kendini benim için sakla. Ben de bütün rûhumla, mevcudiyetimle yalnız senin için yaşadım, yaşıyorum, yaşayacağım. Emin ol ki, her yapacağım şey, yalnız senin içindir"