Zalimlerin Öfkesi Kendilerine Döner
Öfkeleri büyük... Kendi kendilerini suçluyorlar. İçlerinden biri yumrukları ile havayı döverken ağzında tükürük kalmamış halde dili damağına yapışa yapışa, boyun damarları şişe şişe bağırıyor: - Bu ne haldir böyle? Üzerimize ölü toprağı mı serpildi? O, hep bizi suçlar, tanrılarımıza hakaret eder, dinimizi reddeder ve aramızı açarken biz ne yapıyoruz? Hiçbir şey! Biz ki üstümüze toz kondurtmazdık... Bu miskinliktir, miskinlik! Adam bağırmaktan mosmor kesilmişken, Efendimiz lafın üzerine geldi. Bir anda ortalık buz gibi oldu. Server-i âlem, doğruca Hacer'ül Esved'e giderek huşu ile öpüp tavafa başladılar...
Sayfa 23
Peygamberimizi Çekiştiren İbretlikler
Velid, kafasını yere eğdi. Eliyle başlığını yana iterek saç diplerini kaşıdı. Ve yılgın fakat intikam dolu bir lisanla: - Evet, evet! Doğrusu yine sihirbaz diyelim. Çünkü O, konuşmaları ile kardeşi kardeşten, babayı evladından, dostu dosttan koparıyor. Fakat "O, sizin bildiğiniz sihirbazlardan değil; bir Babil Sihirbazıdır" deriz, ortak sözümüz bu olsun. Boşa çaba... Ne yapsalar, başlarını hangi taşa çarpsalar nafile. Aciz kalmaları onları daha da kudurtuyor. Kureyş'in önde gelenleri; servetlerine, asaletlerine, şöhretlerine mağrur bu adamlar, Kâbe'nin dibine oturmuş, Efendimiz'i çekiştiriyorlar.
Sayfa 22
Reklam
Peygamberimize Atılmaya Çalışılan İftiralar
Öyle bir şey bulun ki tam yerine otursun... Ben kâhinleri bilirim. Muhammed'in dedikleri ile kâhinlerin söyledikleri arasında hiçbir yakınlık yok... Deli demekse, deliliğin ta kendisi! Sizde hiç akıl yok mu? - Sihirbaz desek! Velid, kirli parmakları ile kırçıl sakalını kaşırken gözü bir o yana bir bu yana kayarak karşısındakileri süzüyor; mânâsız bakışları ahmak çehrelerde dolaşıyordu. Bir köpek, şerlerinden kaçar gibi yan yan kaçarak kalabalıktan uzaklaştı... Velid bir iki kere öksürdü ve: - Sihirbaz; yani büyücü... Ama herkes onu yakından tanıyor. Çok fasih ve beliğ... Pek de mantıklı konuşuyor. Acaba ne yapsak? - En akıllımız en tecrübelimiz sensin. Senin dediğin olsun.
Sayfa 21
Peygamberimize Atılmaya Çalışılan İftiralar
Kureyş'in güngörmüşlerinden Velid Bin Mugire, müşrikleri evine çağırdı: - İçinizdeki en yaşlı benim. Sözüme kulak verin. Şu felakete tez vakitte çare bulmalıyız. Beni dinleyin! - Aman söyle ey pir! - Mekke'ye hacca geliyorlar. Muhammed, bunları kendi dinine çekiyor. Bir bir O'nun tarafına geçiyorlar. Akıbet iyi görünmüyor. Hem içten hem de etraftan sarılıyoruz. Farkında mısınız? Buna kısa zamanda mani olmazsak iş işten geçmiş olacak. Bir çare düşünmeliyiz. - Sen daha iyi bilirsin ya Velid! - Evet bir çare... O'nun için bir sıfat bulalım ve hepimiz bunu kullanalım. Eğer Ebul Kasım için herkes bir şey söylerse bir yabancı buna inanır mı? Siz olsanız buna inanır mısınız? - Sen ne dersen o olsun! Meselâ "kâhin" veya "deli" desek... - Bırakın bu lafları!
Sayfa 20
Mekke Kâfirlerinin Korkuları
Ama dinlerinin hükümsüz ve batıl olduğundan haberleri yok. Boşa zahmet içindeler. Çünkü; Allah, sevgilisine Kur'an-ı Kerim'i indirerek eski dinlerin hepsini feshetmiş bulunuyor... Bu sebeple Peygamber Efendimiz, Mekke'ye gelen bu ziyaretçileri karşılayarak onlara yumuşak, tatlı, cezbedici bir üslubla İslamiyet'i anlatıyor. Ve bu yabancılar anlıyor ki şu yüksek ahlâk güzelliğindeki bir zat, asla ve asla hakikate aykırı bir şey söylemez. O'nun anlattıkları kalblerini imanla dolduruyor... Hep Müslüman oluyorlar. Putları ile Allah'a ortak koşan Mekke kâfirleri, durumdan ciddi şekilde rahatsız... Kendi içlerine ikilik soktuğu; baba ile evladı ayırdığı yetmiyormuş gibi şimdi de komşu kabileleri bir bir safına çekiyor... Bir çare bulmalılar buna: ama nasıl?
Sayfa 19
İki Elin Kurusun Ebu Leheb
Ukaz panayırı, Türlü türlü, renk renk mallar alıcıya çıkarılmış. Pazarlık yapanlar, para ödeyenler, yeni mal getirenler... Orta yaşta bir insanın hakim ve cesur bir eda ile şöyle seslendiği duyuluyor: - Ey insanlar! "Lâ ilâhe illallah" deyiniz ki kurtulasınız. Bütün bakışların kendisine çevrildiği bu kurtuluş münadi Sevgili Peygamberimizden başkası değil... Ama O, pazar yerini böyle sokak sokak gezip tezgâh başlarındakilere vahyi tebliğ ederken biri de O'nun ardınca dolaşıp; - Aman ha! Sakın inanmayın, diyor. Efendimiz'e musallat olmuş bu zulmet elçisi ise Ebu Leheb... Yani insanların ebedi saadete çıkan yollarını kesip felakete sürükleyen cehennem hizmetçilerinden biri. Çevre kabileler, hacca geliyor. Beytullah'ı tavaf edip yurtlarına dönüyorlar...
Sayfa 18
Reklam
486 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.