Yalnız ve yalnız toplumun esenliğini amaç edinen bir ideal, geniş halk kitleleri için hiçbir zaman tümüyle yeterli olamaz; ucuz kafaların var olduğu yerde, salt sevginin yanı sıra nefret de o karanlık hakkını ileri sürer ve bireyin, ortaya atılan her düşünceden en kısa sürede kendi kişisel çıkarını sağlama eğilimini belirginleştirir. Somut olan, elle tutulup gözle görülebilen, her zaman kitleye soyut olandan daha kolaylıkla nüfuz eder; onun içindir ki bir ideal yerine somut nitelik taşıyan, yöneltilebilen, başka bir sınıfa, ırka ya da dine dönük düşmanlığı dile getiren sloganlar siyaset pazarında daha çabuk benimsenir. Çünkü bağnazlığın öldürücü ateşini körükleyebilecek en büyük güç, nefrettir. Buna karşılık Erasmus Anlayışı gibi, yalnızca insanların birbirine yakınlaşmasına hizmet eden, ulus ayrımı tanımayan insancıl bir ideal, doğal olarak her an karşısında çarpışacak düşman arayan bir gençlik üzerinde görsel etki yaratabilme gücünden yoksundur; kendi ülkesinin sınırları dışında ve kendisininkinden başka bir dine inanan düşmanları gösteren o ayırıcı gücün çekiciliğine hiçbir zaman sahip değildir. Bu nedenle, yan tutmakta bağnazlığa düşenler için insanoğlunun içindeki ezelî hoşnutsuzluktan istedikleri yönde yararlanmak, her zaman kolay olmuştur ve olacaktır.
Thomas Bernhard Söyleşisi :
 Söyleşi Edebiyat Kültür Sanat
Reklam
Diyalektik 2 – Şeref, Bilgelik, Sanat
*_Düşünce_ _Buda: Her şey düşüncedir. Ne düşünüyorsak o oluruz. Bize düşüncelerimiz şekil verir. Hepimiz düşüncelerimizden doğarız. Bu dünyayı yaratan, zihnimizdir. Bu dünyayı bir hava kabarcığı, bir serap gibi düşün. Dünyayı böyle gören kişiyi ölüm görmez. Biz, içselliğimizin meyvesiyiz. İçimizde ne varsa biz oyuz. Bizi biz yapan zihnimizdir.
TÜRKİYE NASIL KALKINIR? … Almanya üzerine bir övgü de Birinci Dünya Savaşı’nda Almanlara tutsak düşüp Alman çiftliklerinde çalışan bir Rus erinden gelir: - Almanlar her şeyi ne kadar iyi düzenlemişler, bir ekmek kırıntısını bile boş yere harcamıyorlar. 1763 yılında Berlin'e Türk elçisi olarak gelen Ahmet Resmi Efendi de Prusya Kralı Büyük
Sayfa 47 - Sel, 2. baskı
Erasmus Anlayışı, tıpkı ışığın karanlıkta uçuşan hayvancıkları kendi tertemiz evrenine çekmesi gibi, henüz bilgisiz ve yoldan çıkmış olanları kendi aydınlığına yumuşak ve inandırıcı davranarak çağırmak ister.
Avrupa uluslarının en tutkulu güçlerini harekete geçiren, birliktelik değil, ama hasımlık oldu. Buna karşılık Erasmus Anlayışı'nın tarihi biçimlediğine ve Avrupa'nın kaderinde gözle görülür, elle tutulur bir rol oynadığına hiç rastlanmadı: Karşıtlikların adalet düşüncesinin potasında bağdaştırılmasına, eritilmesine ilişkin yüce hümanizm düşü, ulusların ortak bir kültürün çatısı altında birleşmesi, gerçekleşmeyen ve içinde yaşadığımız gerçeklikte belki de hiçbir zaman gerçekleşemeyecek bir ütopya olarak kaldı.
Reklam
181 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.