Yaşamım... rüyalarımda bu kadar güzel, şiirsel, uçsuz bucaksız ve aşkla dolu olan yaşamım, herkesinkinden farksız bir yaşam olup çıkacak. Tekdüzelikle, akıl ve mantık çerçevesinde, budalaca geçirilecek yıllar...
Kendimizle yüzleştiğimiz yerin evimiz olması şart değildir. Aksine evdeki eşyalar değişimin önüne geçer çünkü eşyanın kendisi zaten değişmemektedir. Ev içindeki dekor yüzünden günlük yaşamdaki benliğimize (belki de bizim aslımızı yansıtmayan kimliğe) zincirlenir kalırız.
İnsan kimi zaman planlarını (hatta bazen bütün yaşamını) çok basit ve üzerinde hiç düşünülmemiş bir mutluluk imgesinden etkilenerek değiştirebiliyor, tropikal rüzgarda zerafetle salınan bir palmiye ağacının fotoğrafı onu kolayca harekete geçirebiliyor, anlık bir kararla mahvına yol açacak kadar pahalı bir seyahate çıkmaya sevk edebiliyordu.
Bakıyorum da, insanları kazanmak için en iyi çare onların sevdiklerini sever görünmek, doğru dediklerine doğru demek, kusurlarını övmek, her yaptıklarını alkışlamak. Yaranacak mısın, aşırı gitmekten hiç korkma. Yalan söylediğin istediği kadar belli olsun, suratından aksın, en zeki insanlar bile kanıveriyorlar dalkavukluğa. Pohpohu bastınız mı, en gülünç, en yüzsüzce söylenmiş sözleri bile yutuyorlar. Bu benim yaptığım işte insan dürüstlüğünü yitiriyor biraz; ama insanlara muhtaç oldunuz mu, uymak zorundasınız onlara. Onları başka yoldan kazanmıyorsa insan, kabahat pohpohlayanda değil, pohpoh isteyende.
Çoğu kez yöneticiler, astların kendileriyle aynı fikirde olmalarını ödüllendirirler. Daha güçlü görünmek için karşıt düşünce ve önerileri bastırırlar ve 'görüş birliği' ile karar alırlar. Ancak bu karar yanlış da olabilir.