Birine karşı duyduğunuz hissin alışkanlık mı, yalnız kalamamak mı, sevgi mi, fedakarlık mı, vefa mı, mecburiyet mi olduğunu ayırt edene kadar ömrün yarısı geçiyor..
‘En yakın arkadaşınla arkadaş olur musun?’ kadar yalın bir konudan bahsetmiyor. Kendi ilişkilerinin dışına çık (kuş bakışı gerçekten hayatına bak) ve o yanına seçtiğin kişinin senin için arkadaş-dost olmak açısından anlamını sana hatırlatsın umarım…
Ümitsizliğimi besleyecek bir şeye yan gözle bile bakmam. Elbette içimizde ümit kadar ümitsizlik de var şu devirde. Ama biz hangisini beslersek o galip gelecek.
-Ömrümüzün yarısı bir takım dertlere müptela olmakla geçti, izin ver de kalan kısmı keyif ve neş’elere aşina olmakla geçsin...
(Aklım kalbimi ikna etmeye çalışıyor.)
Zaman, kimseye düşkün olmaya, tutku ile bağlanmaya izin vermiyor. Selam sabah hal hatır nasılsın iyi misin hoşçakal. Çağ, gönülde ehlini barındırma değil, açık pencerelerden bakıp bakıp geçme çağı.
Yaş ilerledikçe, “o olmazsa yaşayamam” diyeceğiniz insan sayısı azalıyor. Hatta kolay kolay bu lafı demez oluyorsunuz artık. Yalnızlık demiyelim de buna, tek başınalık.
Kaliteli, ince dokunuşlu bi şey...