"Erdemli bir kadın nereden bulunur?" diye sorar büyüklerimiz. O yakutlardan bile kıymetlidir. Ellerini kirletmekten, saatlerce yün ve pamuk dokumaktan gocunmaz. Tüccarların uzaklardan yiyecek getiren gemileri gibidir.
“Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku… Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhittin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş oldu. Fakat bu yetmiyor
kim erdemli bir kadın bulduğunu söyleyebilir? çünkü onun değeri yakutunkinden de yüksektir..gece sona ermeden kalkar , kuşağını beline doladığı gibi dört elle işine sarılır..malını mülkünü gözden geçirir, gece boyunca yanan mum, sönmüş mü, bakar...evindeki herşeyi birbir yoklar. tembellik ekmeğinden yemez o. çocukları uyanınca onu kutsarlar. kocası da kutsar, sever onu . pek çok tanrı kızları erdemli olmayı bildi..ama sen onların hepsinden üstün olacaksın..!!
Güney Amerika’da daha çocuk yaşta avlandıktan sonra
pek çok kez alınıp satılmış ve Kuzey Amerika’nın Salem şehrine
gelene dek birçok sahip değiştirmişti.
Köle Tituba orada, o püriten mabedinde, muhterem
peder Samuel Parris’in evinde hizmet ediyordu.
Muhterem pederin kızları ona bayılıyorlardı.
Tituba onlara hayalet hikâyeleri anlatınca
*Son üç paragraf spoiler içerir.
"Özgürlük, eşitlik, kardeşlik ya da ölüm."
Her şeyden önce sadece ölüm vardı. Soyluların emri altında çalışan, soysuzlarınsa kaderlerine razı olmasını sağlayan ölüm. Seçkinlerin refah ve bolluk içinde yaşayabilmelerinin hatta yer yer insan üstü şımarıklıklarda bulunabilmelerinin tek güvencesiydi.
Şölen'i ilk okuduğumda, daha 18'ime girmemiştim ve ilk ciddi ilişkimi yaşıyordum. Çok etkilendiğim için, sevgilime de okuttum. O da çok beğendi ve anlayabildiğimiz kadarıyla ilişkimize yedirmeye karar verdik. Aradan yaklaşık bir sene geçtikten sonra, yani birkaç gün önce, tekrar okudum kitabı. ilk okuyuşumda ne kadar az şey anladığımı fark
İnsanoğlu düzenli bir yaşam sürerse saygı görmekte. Peki, düzensiz bir yaşam sürerse, iffetli dahi olsa da saygıyı hak etmez mi? Erdem dediğimiz olgu, insanın yaşam tarzıyla sınırlı olabilir mi?
Değer yargısı ve düzgün bir hayat sürme inancı, kişiden kişiye farklılık gösteren bir yaşam biçimidir. İnsanoğlunun tek gayesi, melekler kadar saf ve
"Erdemli bir kadın nereden bulunur?" diye sorar büyüklerimiz. O yakutlardan bile kıymetlidir. Ellerini kirletmekten,saatlerce yün ve pamuk dokumaktan gocunmaz.Tüccarların uzaklardan yiyecek getiren gemileri gibidir.
"Karısı güzel olan adam mutlu olur, güzel olmayan ise filozof..." Evet, anlatılanlara bakılırsa Ksantippi çirkin bir kadın fakat o kadar erdemli, hisleri kuvvetli ve ileri görüşlü ki, iyi ki çirkin bir kadın olmuş ve Antik Yunan'ın güzellik sarhoşluğu içinde yitip gitmemiş diye düşündürdü (kurguya kendimi fena kaptırmış da olabilirim =) ). Hikayeye kapılmak o kadar doğal ki okurken kendinizi demokratlarla oligarkların savaşı içinde, şatafatlı bir davette, yatakta oturmuş filozofların sohbetlerinde kaybolurken yahut güzel bir yaz akşamı Agora'da bir şarapçıda demlenip birkaç dostla ülkenin geleceğini tartışırken bulabilirsiniz.