Ne tuhaftır yazmak, gerçekten yaşadığımı ancak yazarken hissedebiliyorum; yazmanın hazla ve elemle atan ritmini içimde duyamazsam her şey boş...
Sayfa 40
Hayal kurmuş, gerçeklikten kopmuştum. Acı çekmiş, gerçekliğe dönmüştüm.
Sayfa 23
Reklam
Acaba can yayınları Erendiz Atasü okunmasını diye mi kitap kapaklarını böyle tuhaf ve üzgünüm ama itici tasarlıyor?
Yüzyıl sona yaklaşmakta... Yüzyıl başında doğanlardan günümüze kalanlar birer birer göçüyor. Bir kuşak, yavaşça çekilen bir dalga gibi, ölüyor. Yeni ölümler eskileri canlandırıyor bellekte...
Biçim içerikle bütünleşebildiği, içeriği daha etkili,daha estetik bir tarzda iletebildiği sürece anlamlıdır bana kalırsa.
Konuşmak, hele yazmak yalnızca karşımızdakiyle iletişim değildir; sözcüklerin bilincimize ve bilinçaltımıza sürekli gönderdiği uyarılarla akan ve kendimizle, iç dünyamızla kurduğumuz bir iletişimdir aynı zamanda.
Reklam
Sözcükler duyguların ve düşüncelerin aktığı kanaldır; kanalı kabaca değiştirirseniz, duyguyu ve düşünceyi zedelersiniz.
Dil... Ancak kişiye derisi gibi değil, giysisi kadar yakındır.
Gösterişten ve gürültüden hoşlanmam; içli ve derin yaşantılardır önemli ve değerli olan.
50'leri anımsıyorum. İkinci savaş sonrası.... Dünya yeniden kuruluyor atom bombasının körleştirici ışığında,rumba,samba,ça-ça ritimleri,infaz aygıtlarından gelen boğuk sesler arasında...
Reklam
Yaşam ne zaman bitmez tükenmez bozkırdaki tekdüze yolculuklar gibi yoksullaştı?...
Damla'yı "damla" yapan kendiliğinden düşüvermesiydi.
Sahip olduğumuz iyi ve kötü şeyleri atarak, ya da hayatın onları ellerimizden kopartıp almasına izin vererek yitirdiğimizde, veya zorunlu ayrılıklara katlandığımızda, yaşantımızın daha önceki sınırları yok olur Son mülkiyet bedenimiz üzerinde Onu da at! ..Ve özgürlük!
Kimse yerinden kıpırdamıyor burada; adına uzlaşma denen bir oyunun kurallarına göre, herkes önceden belirlenmiş konumunu koruyor; birbirine duyduğu nefreti o daracık alana gömüyor,saygınlığa. Burası yağmurun hiç ara vermeden sessizce yağdığı bir mezarlığa benziyor.
Resim