Yazarın kalemiyle ilk Erik Ağacı kitabı ile tanışmış, çok beğenince Ardımda Kalanlar'ı okumuştum. Her iki kitap da beni çok ama çok etkilemişti. Bu yüzden Beyaz Filin Gözyaşları'na da aynı beklentiyle başladım.
.
Hikayede, yine çift zamanlı olarak 1931 yılında Lily ve 1956 yılında Julia'nın hayatı anlatılıyordu.
.
Albino olduğu için ailesi tarafından tavan arasında kilitli tutulurken, annesinin sirke sattığı Lily'nin yaşadıkları da; sirkte diğer hayvanlar gibi kilitli tutulan ve zamanla Lily'nin en iyi arkadaşı haline gelen fillerin yaşadıkları da beni çok etkiledi.
İnsanların zalimliği, canlı bir varlığa yaptıkları zulüm şaşılacak cinstendi.
.
Ellen Marie Wiseman'dan yine çok etkileyici;
hüznün, arkadaşlığın, güvenin, merhametin, sevginin anlatıldığı harika bir hikaye. Okumadıysanız zaman kaybetmeyin derim.
#alıntı .
.
Yavaş yavaş hızlanan tren Blackwood Köşkü'nden uzaklaşmaya başlıyordu. Lilly, pis samanların üzerine çöküp başını kafes duvarlarına vurarak hıçkırmaya başladı. Şimdi babası onu nasıl bulacaktı? Yüreği daha şimdiden korku ve ev özlemi ile dolmuştu. Artık bekleyip dua etmekten başka yapacak bir şey yoktu. Annesi Tanrı'nın sadece içten dualara karşılık vereceğini söylemişti. Küçük kız, annesinin onu almaya gelmesi için Tanrı'ya yalvarmıştı ancak annesi gelmemişti. Hala burada, kafesin içindeydi. Tanrı o dualarının içten olmadığını düşündüyse hangi dualarını içten sayacaktı ki?.
