Bana işimin iki temel amacı olduğunu söyledi:
1. parayı devasa mühendislik ve inşaat projeleri aracılığıyla MAIN ve diğer Amerikan şirketlerine geri döndürecek büyük uluslararası kredilerin alınmasına bahane yaratacaktım
2.bu kredileri alan ülkeleri iflas ettirmek için (Tabii ki MAIN ve diğer Amerikan şirketlerine olan borçlarını ödedikten sonra) uğraşacak, böylece sonsuza kadar borçlu kalıp, askeri üsler, BM oyları veya petrol ve diğer doğal kaynaklara erişim gibi ihtiyaçlar ortaya çıktığında kolay hedef olmalarını sağlayacaktım.
Geçtiğimiz yıllarda yapılan sinirbilim ve davranışsal ekonomi gibi alanlardaki araştırmalar, Bilim insanlarının insanların işletim sistemine erişim sağlamasına ve özellikle de nasıl tercih yaptıklarını daha iyi kavramalarına imkan tanıdı. Ne yiyeceğimizden tutun da kiminle çiftleşeceğimize kadar verdiğimiz türlü kararın, gizemli bir özgür iradeye değil olasılıkları bir salisede hesaplayan milyarlarca nörona bağlı olduğu ortaya çıktı. Yere göğe sığdırılamayan "insani sezgiler" esasen "örüntü tanıma" yetisidir. İyi şoförlerin, bankacıların ve avukatların trafik, yatırım ve müzakere konularında sihirli sezgileri yok; yaptıkları şey tekrar eden örüntüleri idrak ederek dikkatsiz yayaların, uygunsuz kredi talebinde bulunanların ve yalancı hırsızların farkına varıp bunlardan uzak durmaya çalışmak. Ayrıca insan beyninin biyokimyasal algoritmalarının hiç de mükemmel olmadığı ortaya çıktı. Bunlar şehrin keşmekeşine değil Afrika savanasını adapte olmuş, kestirmelere ve kısa yollara başvuran köhne devreler. İyi şoförlerin, bankacıların ve avukatların da kimi zamanı hata yapmasına şaşmamak gerek.
Diyaloglar nedeniyle çocuk yetiştiren veya yetiştirecek olanlar için özellikle yazılmış gibi. Satırlar arasında gezerken konuşmaların uçup gitmemesi adına bir kalem bulundurmak oldukça önemli. İçinde barındırılan duygulara ancak bu sayede erişim sağalayabilirsiniz. İçerik olarak bi’ hayli sarsıcı ve zorlayıcı bir okuma deneyimi sunuyor. "Ruhuna Fatiha," "Akılsız Adam," "Akılsız Adamın Oğlu Sadullah Efendi" ve "Rüya İmiş" başlıklarının ardında dört farklı karakter var. Bu karakterler, yaşamdan farklı beklentilere sahipler ve içinde doğdukları dünya ile farklı savaşlar veriyorlar. Bir baba, bir oğul, bir eş ve yalnız bir ihtiyar olarak tanımlanabilirler. Kimlikleri geleneksel kalıplarda sıkışmış, ruhları yavaş yavaş eriyip gitmiş karakterler. Bu satırlarda, hayata sığmayanların hikâyelerini dinleyeceksiniz. Dahası , kitabın sonlarına doğru kendinizi "hayatımızın neresindeyiz?" sorusuna cevap ararken buluyorsunuz ve hiç silinmeyecek bir iz gibi yer ediyor.
""İran'daki uçak kazasını bile Baykara bagladınız bravo size"" diyen mallara ahanda görüntü...
yerli TİHA İran semalarında
Karış karış İran C.B. Reisi’yi arıyor
Hava durumu olabilecek en kötü şartlarda
Helikopterler uçuş gerçekleştiremiyor, karadan erişim zorlu
Havada kalabilen ve görev yapabilen tek araç: Baykar AKINCI
“İnsan yaşadıklarının bütünüdür. Tek bir anıyı çıkarsanız, hayatınızdaki değişiklikleri kontrol etmeniz ve takip etmeniz mümkün olmayacaktır. Unutmak kelimesiyle kavgalıyım. İnsan hatıralarının esiri değildir. Hatıraları kişiyi insan yapan değerleridir. Yaşadığımız bu çağın en büyük sorunu unutmayı marifet sanan zavallı zihniyettir. Her türlü problemini yok sayarak, onu yaşanmamış sayarak atlatmaya çalışan bir birey, aynı hataları sürekli yapan bir sahteliğin ürünü olmaya mecburdur. Hatıra, insanın tarihle kavlidir. Antlaşmasıdır. Mutluluk, yok sayarak gerçekleşen bir insanüstü erişim değildir.”