Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Van den Eden idealindeki siyasi tabioyu me­raklılanna sunma fırsatını bulmaktadır. Devletin tüm vatandaş­lan arasında sivil, siyasi ve hukuki tam eşitligi savunmaktadır, fikirlerini belirtme, iletişim ve dinsel seçim hakkı mutlak kabul edilmelidir, dahası her vatandaşa "felsefe yapma hakkı" tanın­malıdır. Hatta "herkesin şahsi fikrini etkilerneye çalışan" ve bu yolla "huzur ve sükünet ortamını dinamitleyen" aşınlann, sö­mürgelerden men edilmesini önermektedir. Hiç kimse bir baş­kası üzerinde egemen olmamalı ve devlet erkanı da belirli bir süre için tüm vatandaşlar arasından, kadın ya da erkek aynını yapılmadan seçilmelidir. Önemli mevzuları vatandaşlar kendi aralannda oyçoklugu ile çözmelidirler.
İletişim Yayınları
Evet sevgili okur, nedense kadın ile erkek baş başa kalınca kendi aralarında, bayağılaşmayı göze alarak her türlü beylik sözü çekinmeden, utanmadan tekrarlamaktan zevk alır ama bunu başkalarının bilmesinden çok utanırlar. Duygu sınırlarıyla birlikte, entelektüel duvarların da yıkılabileceğini vurgulayan gözü pek bir paylaşma denemesidir bu, yeni bir mahremiyet boyutudur.
Reklam
Türklerde İkili Tasnif
Birinci tasnif eşyayı, Ak ve Kara namlarıyle iki gayr-ı müsavi tabakaya ayırıyordu, ikinci tasnif ise, zümreleri ve fertleri sağ ve sol namlarıyle iki kol’a ayırır. Bu tasnifin, daha isimlerinden anlaşılıyor ki, Türklerce sağ ile sol birbirine kıymetçe müsavi ve birbirinin mü­temmimidir. Bundan başka, kadın ve erkek cinsleri ak ve kara tasnifine değil de, sağ ve sol tasnifine ithal edildikler) için, iki cins hukukça birbirinin müsavi ve mütemmimidirler.
Sumerler, Kenger isimli bir Türk boyuna mensupturlar ve dilleri kök bir Türkçedir. Astronomi ve matematikle çok ilgili,bu alanlarda çok bilgilidirler. Sulama kanalları açarak çölden tarım alanı yaratmayı becermişlerdir. Özgün çalgı aletleri ve sıkı uyguladıkları müzikal makamları vardır. Kendilerini yazı ile ifade etmiş ve geriye kayıtlar bırakmışlardır. Bu özelliklerinin üzerine bir kütüphane kurmuş olmaları da pek şaşırtıcı değildir. Eğitime çok önem vermiş, kadın-erkek eşitliğini toplumsal hayatlarının merkezine koymuş, sağlam bir hukuk sistemine sahip bir topluluktur.
Sayfa 228 - Tuhaf YayınlarıKitabı okudu
Erkek ile kadın arasındaki mücadele, sınıf mücadelesi kadar eskidir. Ama erkekler kadınları yalnızca bir iş aracı olarak değil, aynı zamanda bir anne, bir eş ve kendilerini teselli edecek bir sevgili gibi de gördükleri için, bu çekişme tarihi içinde çok karmaşık biçimler almıştır. Bazen açık ve vahşi bir duruma bürünmüş, kimi zaman da gizli biçimde sürüp gitmiştir. Kadınlar erkeklerin gücü karşısında boyun eğmek zorunda kalmışlar ama sonra bunun acısını kendi silahları ile erkeklerin gülünç duruma düşürerek çıkarmışlardır.
Sayfa 235 - SayKitabı okudu
Reklam
Yakın zaman önce yapılan bir araştırmaya göre son üç yılda travmatik bir olaya maruz kalan insan sayısı erkek ve kadınlarda ayrı ayrı binleri aşıyor. En sık adı geçen travmalar ise şöyle: tecavüze ya da fiili saldırıya uğramak, ciddi bir kaza geçirmek, birinin öldürülmesine ya da yaralanmasına şahit olmak. Amerika'da sokakta yaşayan
Dokuz - Oğuz Menkıbesi’nde, bir gece gökten inen bir nur'un bu huş ağacı ile bir de çamfıstığı (Mahmd-i Kâşgarî’ye göre fındık) ağacının üzerine düştüğünü yukarıda gördük. Bu iki ağaçtan huş ağacının (eski Türklerce ismi sümü) erkek, çam ağacının (eski Türklerce kasuk) dişi olduğu maznundur. Erkek âyininin huş ormanında yapılması, kasuk kelimesinin Mahmud-i Kâşgarî’nin beyanı veçhile kadın isimlerinden olması buna delildir.
"Sana emanet edilen bir evden öfke ile çıkarken kapıyı yavaş kapat. Olur da kapıyı hızlı çarpıp çıkarsan kapının dili içine kaçar, farkında olmadan kapıyı kilitlersin. Geri dönmek istediğinde kapıyı kolay kolay açamazsın. Kilidi kırman gerekir. Kilidini kırarak açtığın hiçbir kapının sahibi, bir daha sana güvenip anahtarını teslim etmez." İşte o kapı, sevdiklerimizin yüreğine girdiğimiz kapıdır.
Sayfa 30 - Yediveren Yayınları
Evlerin birçoğunun kız evlatlığı da vardı. Bunları hayır için büyütür, evlendirirlerdi. Günlük yiyecekleri erkekler getirirlerdi. Hiçbir kadın, bakkala kasaba gitmezdi. Erkeklerin peçete kadar büyük mendilleri, bezden torbaları olurdu ceplerinde. O zamanlar kesekağıdı da adet değildi. Evin her türlü eksiği, mendille, torbayla taşınıyordu.Paşa konakları için böyle değildi. Konaklarda sekiz-on erkek hizmetkâr bulunurdu. Konakların kadınları da sokağa çıkabilirlerdi ama kesinlikle yalnız olamazlardı. Topluca çıkarlardı, yüzlerinde örtülerle, açık şemsiyeleriyle. Bu şemsiyeler, güneşten yağmurdan korunmaktan çok erkeklerin gözünden kaçınmak içindi. Kapalıçarşı'ya giderlerdi. İstanbul'un birçok çarşısı, pazarı, semt pazarları, sadece kadınların gereksinimleri için gezilirdi. Pazarlığı ise topluluğun yaşlı kadınları yaparlardı. Birbirlerinin evlerine karşılıklı misafirliğe gidilir gelinirdi. Yüzler her zaman örtülü ve yine topluca... Bu gidiş gelişlerin en görkemlilerini saray haremleri gerçekleştirirlerdi. Bir tören salonundan çıkıyormuşçasına, birer birer, tepeden tırnağa ipekten atlastan siyah örtüler, feraceler içinde, yüzlerinde türlü peçeleri yaşmakları, başlarında tüllü şemsiyeleri ile sokağa çıkarlardı. Yirmi-yirmibeş kadın veya daha fazla sayıda bir grup, haremağasının işaretiyle bir hizada ve üç çift sıra halinde adeta bir geçit başlatırlardı
Reklam
Dişilik yumuşaklık, kucaklayarak koruma, annelik ve su ile ilgilidir. Esnektir, içeri alandır, boşluktur. Eril ise doluluk sertlik, kabalıktır ve şemsiye gibi koruyandır. Eril ve dişil enerjilerinle barıştıkça, onları kendi alanların da gereği gibi kullandıkça yolların açılr. Yaratım ve üretim potansiyelini yani ikinci çakranı doğru kullanabildiğin zaman senin açından neyin doğru neyin yanlış olduğu kararını daha sağlıklı biçimde verebilirsin. Ancak bu şekilde hayatının efendisi olabilirsin. Kadın, sevgi, şefkat ve merhamet olarak çok daha ileri ve çok daha üstün olan taraflariıyla, erkeğe, sevmeyi, sevilmeyi, aşkı öğretir. Ve kadın ne kadar bu sevgi ve şefkati erkeğine, eril tarafına yönlendirebiliyorsa, o zaman ilahi ifade dillenir. Erkek, hayatın işleyiş sistemnini ve kurallarını kabul edebildikçe, itirazları ve kontrolcülüğü braktikça, dünyayı, kadını dinledikçe kadın da erkeğin kollarına kendini güvenle bırakır ve ondan alabilmeyi kabule geçer. Dişiliğin yasaları kabullenildikçe, dinlendikçe erkek tarafından kabul görür. Erkek de sevmeye, sevilmeyi kabule dişili onaylayarak geçiş yapabilir.
Sayfa 90
ERKEK VOLEYBOL TAKIMINDAKİ KADIN Suphiye Rıfat Hanım, Fenerbahçe’nin 1927, 28 ve 29 yıllarında yenilmeyen voleybol takımında beş erkek oyuncuyla birlikte yer aldı. Tamamı Yüksek Mühendis Mektebi (bugünkü Teknik Üniversite) öğrencilerinden kurulan bu şampiyon takıma, 1928 yılında aynı okulun kız öğrencilerinden Suphiye Rıfat da katılmıştı. Beş erkek ve bir kadından oluşan bu takım yenilmeden İstanbul Ligi şampiyonluğunu kazandı. O tarihten bu yana da bu olayın bir benzeri daha yaşanmadı. Aynı zamanda Fenerbahçe kız voleybol takımının da kaptanı olan Suphiye Rıfat ‘Türkiye’nin ilk kadın mühendisi’ unvanını da taşır. Daha sonra aldığı Güreyman soyadı ile çok sayıda esere imza atmıştır. Anıtkabir’in inşaatında da kontrol şefi olarak görev yapmıştır.
Dişli yönünü yitiren bir kadın, kendini erkek gibi hissetmeye başlar. Kendisi eril olunca hayatına dişil özellikleri fazla olan bir erkek çeker. Alma yeteneği azalır, sürekli veren taraf olur. Eşini, çocuklarını, annesini-babasını, işini, her şeyi kontrol altında tutmaya çalışır. Her işini mücadele enerjisi ile zorlanarak yapar ve çok yorulur. Nerede yorgun bir kadın görürseniz bilin ki o, evli bir kadındır.
Demet Aşkın yazdı... EFELYA & ŞİİRKENT'İN NARÇİÇEĞİ YA DA FERHAT İLE ELİF... "vakit çiy demi adını fısıldıyor gecenin dudakları neredesin..." Yazar ve şair Mehmet Binboğa'nın ilk romanı olan Efelya'yı bir gecede bitirmiştim. Efelya'da hikâye; Erzurum- Eskişehir, Italya
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.